Tarih: Ocak 1999

 Gazete/Dergi: Siti  

Geçtiğimiz yıl rock sevenler için iyi bir yıl oldu. Her şeyden önce yaşayan efsaneleri canlı izleme şansına sahip olduk. Rolling Stones’u ve Led Zepplin’in ileri ikilisi Page ve Plant’i izlemek az şey mi? Hard&heavy hayranları için de verimli bir yıldı: Deep Purple ve Slayer da kentimizi ziyaret etti. Electronica’nın en parlak yıldızı Prodigy ve avangardla popülerlik arasında başarılı bir denge tutturmayı başaran belki de tek çağdaş sanatçı Björk bize 90’larda yaşadığımızı hatırlattılar. Rachid Taha ülkemizi sık ziyaret etti ama doğru yerde doğru zamanda olmayı başaramadı. Yine de yeni albümü ‘Diwan’ı çok sevdik.

Albümlere baktığımızda hiç de fena olmayan bir yıl yaşadığımız söylenebilir. Fransız Air topluluğu 60’ların soundunu techno’yla birleştirdiği retro-fütürist albümü ‘Moon Safari’yle bu yıl birçok dergi tarafından yılın en başarılısı seçildi. Benzer bir başarıyı Amerikalı topluluk Mercury Rev ‘Deserter’s Songs’la yakaladı. Yılların Beatsy Boys’u ‘Hello Nasty’le kariyerlerinin en başarılı albümlerinden birini gerçekleştirdi. İki yıl öncesinin en başarılı albümlerinden ‘Odelay’ın yaratıcısı Beck bu kez eklektizmini bir kenara bırakıp harbi bir folk albümü olan ‘Mutations’la döndü. REMüç kişi kaldıktan sonra çaptan düşmek bir yana ‘Up’la yeni bir zirveye daha ulaştı. Britanya cephesi’nde Massive Attack ‘Mezzanine’le ilk iki albümü kadar iyi olmasa da yine de yabana atılamayacak bir albüm çıkardı. Pulp’ın ‘This is Hardcore’u da bir önceki albümleri ‘Different Class’ın satış başarısına ulaşamadı. Aynı şeyler PJ Harvey için de söylenebilir. ‘Is this Desire’ adlı albümü kimilerince hiç başarılı bulunmadı. Manic Street Preachers bir önceki albümlerinin başarısını ‘This Is My Truth Tell Me Yours’la sürdüremedi. Auteurs’ün asıl adamı Luke Haines, bu yıl da farklı bir projeyle ortaya çıktı. Black Box Recorder adlı bu grubun ‘England Made Me’si yılın en iyileri arasındaydı. Bu yıl kısacası daha çok Amerikalıların yılı oldu. Özellikle de güneylilerin. Calexico, Lambchop, Wilco, Whiskeytown, Vic Chesnutt ve Gilan Welch gibi isimler güneyin bayrağını sonunda her yere diktiler. İhtiyar Willie Nelson da ‘Teatro’ adlı albümüyle çok başarılı bir dönüş yaptı. Natalie Merchant’ın ‘Ophelia’sı yine yılın en iyileri arasındaydı. Ve tabii yeni dostumuz Pascal Comelade ‘L’Argot du Bruit’siyle hayatımızda özel ve kalıcı bir yer edindi. Bu yıl yılın en iyileri yazıları ile idare ettik ama gelecek yıl çok daha ağır bir görev bekliyor bizi: Yüzyılın en iyileri… 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com