TARİH: 28 Temmuz 2012
GAZETE/DERGİ: Birgün
KARA ŞÖVALYE YÜKSELİYOR
Zengin Weyn ile fakir Beyn
Batman serisi, baştan söyleyeyim, bana hiçbir zaman cazip gelmedi. Zaten süper kahraman filmleriyle, blockbuster’larla genelde aram iyi değildir. Hollywood’un bu işleri, hem çok para kazanmayı hem de propaganda yapmayı hedeflerler. Hemen hemen her zaman böyledir bu. Batman farklı mı?
Nihayetinde değil. İlk iki filmin (Christopher Nolan yönetimindeki ilk iki filmi kastediyorum) konuları hafızamda pek de canlı değil. Batman Başlıyor’da Bruce Wayne’in (Brus Weyn okunur), Batman’e nasıl dönüştüğünü izlemiştik. Yetim kalan bir çocuk olan Wayne, El Kaide’yi hatırlatan ve kesinlikle Arap çağrışımlı bir adı olan bir liderden (Ras El Gul) eğitim almış, El Gul’un, kendi memleketi olan Gotham kentini yok etmeyi planladığını öğrenince de El Gul’un Gölgeler Birliği’ni yok etmiştir. Bruce Wayne, “Kara Şövalye” adlı ikinci bölümün sonunda, halkın, iyi insanlarca yöneltildiğine dair inancını zedelememek için, “kötü” bir yönetici olan Dent’in imajını korumuş, kendisinin yani Batman’in suçlu gibi görünmesine izin vermiştir. Wayne’in çok zengin bir adam olduğunu, şirketlerinin tıpkı Demir Adam adlı diğer Hollywood süper kahramanı gibi silah ürettiğini belirtmek gerek.
Nolan’ın Batman’leri hep bir şekilde bugünlere gönderme yaparlar. İlk bölümde bu 11 Eylül ve El Kaide şeklinde kendisini göstermişti. Nolan’ın Batman’ini diğer benzerlerinden ayıran belki şöyle bir özelliği olduğundan söz etmek mümkün. İyilerin epey bir kötü tarafı, kötülerin de epey bir mazlum tarafı var. Ama sonuç değişmiyor: Sonuçta Batman’in koruduğu insan hayatı ve yozlaşmış yanları da olsa düzendir. Nefretlerinin ya da sistem eleştirilerinin haklı yanları olsa da kötülerin nihai hedefi ise insan hayatını yok etmek ve kaostur. Arkasında durulabilecek bir alternatifleri, önerileri yoktur yani.
Kara Şövalye Yükseliyor’un (KŞY) gönderme yaptığı günümüz Amerikan gerçeği ise Occupy Wall Street hareketleriyle başlayan ve “sömürülen yüzde 99, sömürgen yüzde 1’e karşı” şiarıyla hareket eden oluşumlar. İçinde bulunduğumuz büyük ekonomik kriz, finans sektörüne görece az zarar verdi çünkü sistem tarafından korundu. Ama halk, yani yüzde 99 büyük zarar uğradı.
Bu kez Wayne, kendi kimliğinde bütün kapitalist sınıfı eleştiren bir sevimli ve çekici hırsız kadından azar işitmekle kalmıyor hem de “iktidar halka” diyen örgütlü bir terörist çeteyle uğraşmak zorunda kalıyor. Bu çetenin askeri kolunun başında ise kendisi gibi maske taşıyan ve kendisine çok benzer bir adı olan Bane (Beyn okunur) var. Bane New York borsasını basınca, bir çalışan ona “burada çalınacak para yok ki!” diyor. Bane’in cevabı filmdeki en anlamlı cümle oluyor : “O zaman siz burada ne arıyorsunuz?”
Bane ve ekibi bir süreliğini kenti ele geçirince iyi hiçbir şey yapmıyorlar. Yağma, sonucu baştan belli düzmece duruşmalar ve vahşet şehre egemen oluyor. Bane önderliğindeki yüzde 99 bunu yapmakla yetinmiyor, bütün şehri imha edecek bir nükleer bombayı da harekete geçiriyor.
Bane’in acıklı bir hikayesi var ama ona sempati duymamız yine de mümkün gözükmüyor. Filmin izlemesi en keyif veren karakteri sıfatı konmayan “Kedi Kadın” Selina. Anne Hathaway filmdeki tek sıcak şey. Christian Bale, Bruce Wayne’de her zamanki donuk, Tom Hardy’yi Bane’in maskesi ardında seçmek mümkün değil . Maskeler, Örümcek Adam’dan sonra, yine gücün sembolü olarak karşımıza çıkıyorlar. Filmin başlarında Bruce Wayne ile Selina’nın karşılaşması ve bu karşılaşma sırasında Selina’nın, Wayne’in annesinin kolyesini takıyor oluşu, Wayne’in anne aşkını ne kadar harekete geçiriyor bilemeyeceğim ama Wayne sonuçta galiba abayı yakıyor. Keşke Wayne ve Selina hakkında daha çok şey bilebilseydik. Kasvetli KŞY’yi seyrederken ben sıkıldım, sizi bilmem.