TARİH: 2 Ocak 2010
GAZETE/DERGİ: Birgün
İşçilik iyi, dekor, kostüm falan gayet iyi, oyunculuklar da iyi. Ama, amaç komediyse yeterince komik değildi film. Başka da bir amaç yok zaten gördüğüm kadarıyla
Görsel olarak olmasa da sözel ve ima ettikleriyle neredeyse pornografik bir film “Yahşi Batı”. Girenler, çıkanlar hiç bitmiyor film boyunca.
Ortaokul düzeyi mi desem, ilkokul mu bilemedim. Genel düzey böyle ama arada çok parlak sahneler de var “Yahşi Batı”da.
Filmin baş erkeği ile baş kadınının (Cem Yılmaz ile Demet Evgar) verandada sohbet ettikleri akşam sahnesi o kadar iyi ki…
Ama, filmden bir espriyle ifade etmeye çalışırsak, bu sahnenin filmin bütünüyle ilişkisi, at şeyiyle kelebek arasındaki ilişkiye benziyor .
Tabii ki abartıyorum, filmi atın şeyine benzetmek gibi bir niyetim yok. Peki neye benziyor “Yahşi Batı”? Gora’ya, Arog’a çok benziyor, Hokkabaz’a ise az benziyor. Ben Cem Yılmaz sinemasında Hokkabaz çizgisinden yanayım. Ama seyircinin çoğu Arog, Gora çizgisinden yana.
Filmin hikayesi biliniyor gerçi ya: İki Osmanlı ajanı padişahtan, ABD başkanı Garfield’e hediye götürmek üzere Amerika’ya ayak basarlar.
Hediye çalınır ve onlar da emanetlerini geri almak için mücadeleye başlarlar. Politik bir öfkesi de var filmin.
ABD başkanının aşağılayıcı davranışları kahramanlarımızdan hak ettiği cevabı alır. Ah şu filmlerimizdeki gururlu davranışlarımızı gerçek hayatta da görebilsek. İşçilik iyi, dekor, kostüm falan gayet iyi, oyunculuklar da iyi. Ama, amaç komediyse benim için yeterince komik değildi film. Başka da bir amaç yok zaten gördüğüm kadarıyla. Ama film hem kendini satacak hem de Cola-Turca’yı sattıracaktır.
Yahşi Batı’nın aynı zamanda bir reklam filmi olduğunu söylemeyi de ihmal etmemiş olayım.