TARİH: 9 Ocak 2016
GAZETE/DERGİ: Birgün
Tarantino ile Nuri Bilge Ceylan arasında bir bağ olduğunu “The Hateful Eight”ten önce de düşünüyordum ama bu filmle bu fikrime iyice kâni oldum. Tarantino’nun “Kış Uykusu”yla karşı karşıyayız. Yani daha çok kapalı mekânlarda geçen, kahramanların ha babam de babam konuştuğu, dışarda kar kış kıyametin sürdüğü ve hatta bir sahnede dışardan içeri girenlerin ayağının kaydığı bir film (Kış Uykusu’nda da istasyonda böyle bir sahne vardı), üç saatlik “The Hateful Eight”. Tarantino-Ceylan bağı spagetti western’e yaptıkları göndermelerde de var. Ceylan Leone’nin “Bir Zamanlar Batı’da” ve “Bir Zamanlar Amerika’da” filmlerine gönderme yapmıştı “Bir Zamanlar Anadolu’da” ile. Tarantino, Ennio Morricone’ye yaptırıyor filminin müziğini, Leone’nin baş bestecisine. Tarantino, hamburgerler üzerine sohbet ettiriyordu kahramanlarını, Ceylan manda yoğurdu üzerine sohbet ettirmişti.
İki yönetmen de sosyal mesajlar vermekten kaçınırdı. Fakat “The Hateful Eight”, finalinde “her şeye rağmen” bir mesaj veriyor. Bu mesaj Siyahlar ve Beyazların birlikte barış içinde yaşamalarından yana, net bir mesaj. Her şeye rağmen kısmı ise şöyle: Bu mesajı veren iki erkek de güvenilmez insanlar ve biraz önce elbirliğiyle bir kadını asmış durumdalar. Yine de Tarantino’dan bu kadar sosyal sorumluluk sahibi bir tavır beklemiyordum. Darısı başımıza mı demeli?
Yalnız, “The Hateful Eight”, “Kış Uykusu”nun yanında sönük kalıyor. Çünkü “Kış Uykusu”nun dayandığı metnin arkasında Çehov var. “The Hateful Eight”in esinleri arasında en fazla Agatha Christie’den söz edebiliriz, ama daha çok Tarantino-esk gevezeliklerle dolu film. İlk defa düşünmüyorum, Tarantino’nun lafazan kahramanları beni sarmamıştır genelde. O lafazanlıkları ne çok zekice ne de esprili bulmuşumdur. Yine öyle buldum. Tarantino ne bir Çehov ne de bir Christie. Ne de bir Ercan Kesal veya Ceylan’lar.
Ama The Hateful Eight, yine de hoş yanları da olan bir film. İyi çekilmiş (80 mm), iyi de oynanmış. Ama fazla uzun ve bu uzunluğu hak etmiyor.