TARİH: 15 Eylül 2006
GAZETE/DERGİ: Birgün
Öykü adında bir su perisi
Orijinal Adı: Lady in the Water Yönetmen: M. NightShyamalan Oyuncular: Paul Giamatti, B. Dallas Howard, Jeffrey Wright Türü: Korku-Gerilim Ülke: ABD
“Biraz naif, biraz fazla basit, biraz fazla metafizik olsa da Shyamalan’ın öyküleri kendilerini merakla izlettirirken yüreklerimize dokunmayı da başarıyor”
Shyamalan her şeyden önce bir derdi olan bir sinemacı, Derdi olmayan birinin zaten sanatla uğraşmaması gerekir diyemiyoruz ne yazık ki çünkü piyasa öyleleriyle dolu. Ama derdi olmak insanı sanatçı yapmaya yetmiyor ve Shyamalan yüksek bir estetik düzey tutturmayı hemen hemen her filminde başararak da ayrıcalıklı bir yer ediniyor. Shyamalan’ın filmlerinde hep aynı tema var aslında: İnancını yitiren bir insan ya da insan grubunun bastırdıkları travmalarıyla yüzleşerek yeniden yaşama sarılacak, sevecek, iyileşecek gücü bulması/bulmaları. Bu yüzleşme sıradanın içindeki cevherin farkına varmak ve ondan destek almaktan da geçiyor.
“Sudaki Kız’ın geçtiği mekân bir apartman bloğu. Bu sıradan apartman bloğunun sıradan havuzundan Story (Bryce Dallas Howard) yani ‘Öykü’ adında bir su perisi çıkarıyor Shyamalan. Ama öncesinde su perileriyle ilgili bir hikaye anlatıyor bize. Eskiden insanlar deniz kenarlarında su perileriyle içiçe yaşarlarmış. Su perileri insanlara yol gösterirlermiş. Zamanla insanlar iç bölgelere taşınmış, su perileriyle irtibatları kopmuş ve yol göstericilerini kaybettikleri için savaşlardan başlarını kaldıramaz hale gelmişler. İnsanlığın masumiyet çağını geride bırakışı apartmanın bakımından sorumlu Cleveland Heep’in (Paul Giamatti) kişisel tarihiyle paralellik taşıyor. Asıl mesleği doktorluk olan Cleveland bir saldırganın evine girip karısı ve çocuklarını öldürmesinden sonra apartman görevlisi olmuş. O sırada onların yanında olup onlara yardım edememiş olmasının suçluluk duygusuyla baş edemeyince geçmişiyle arasına bir duvar örmeye çalışmış. Cleveland yeniden başkalarıyla ilişki kurmayı, onlarla ortak bir an amaç doğrultusunda bir araya gelmeyi su perisine yardım ederken öğrenecektir. Sadece o değil, apartmanda yaşayan diğer insanların bir kısmı da. Hiç ders alamayan tek kişi ise her “öykü’yü bildiğini sanan ukala ve soğuk sinema eleştirmenidir.
Yaşadığımız banal gerçeklikte nasıl büyük travmalar varsa aynı banal gerçeklikte insanı hayata bağlayacak şeyler de vardır diyor gibi Shyamalan. Yeter ki kararmasın sol memenin altındaki cevher! Biraz naif, biraz fazla basit, biraz fazla metafizik olsa da Shyamalan’ın öyküleri kendilerini merakla izlettirirken yüreklerimize dokunmayı da başarıyor.