TARİH: 17 Kasım 2012
GAZETE/DERGİ: Birgün
Gözetleme Kulesi’nde farklı tipte suçluluk duygularından muzdarip iki insanın öyküsü anlatılıyor. Pelin Esmer, belgeselle başladığı sinema serüvenine gerçek bir insanın, amcasının hayatından yola çıkan bir kurmaca ile devam etmişti. Bu kez kurmaca daha saflaşmış ve belgesel özelliklerinden arınmış
Suçluluk duygusu, işlenen bir tür suçtan kaynaklanacağı gibi, suça maruz kalmaktan da kaynaklanabiliyor. Tecavüz mağdurlarını yaşadığı suçluluk duyguları gibi. Ya da Freud’un dediği gibi, suçluluk duygusu, suçtan önce gelebiliyor. Burası karışık biraz ama işlenen suç, zaten var olan suçluluk duygusunu belirli bir alanda zapt etmek için de var olabiliyor. Pelin Esmer, “Gözetleme Kulesi” ile ilgili söyleşilerinde bu tip “nedensiz” suçluluk duygularının gücünden söz ediyor.
HAYATIN NEREYE GİTTİĞİ AÇIK KALIYOR
Gözetleme Kulesi’nde farklı tipte suçluluk duygularından muzdarip iki insanın öyküsü anlatılıyor. Filmin sırlarını açık etmemek için (ki buna filmin yaratıcılarının azami önem verdiklerini görüyorum) bu suçluluk duygularının arkasındaki hikayelere girmeyeceğim. Kahramanlardan kadın olanı kendisine karşı işlenen suçun hesabını soramıyor, diğeri ise neden olduğu trajediden dolayı kendi kendisine hesap veremiyor. Bu iki insan bir şekilde birbirlerini buluyor, çatışıyor ve birbirlerine ayna işlevi görüyorlar. İki insan da sonunda değişiyorlar ama hayatın onları nereye götüreceği açık kalıyor…
Pelin Esmer, belgeselle başladığı sinema serüvenine gerçek bir insanın, amcasının hayatından yola çıkan bir kurmaca ile devam etmişti. Bu kez kurmaca daha saflaşmış ve belgesel özelliklerinden arınmış. Gözetleme Kulesi Adana Altın Koza’da en çok ödül alan filmdi. Gerçekten de her öğesiyle çok nitelikli bir film “Gözetleme Kulesi”. Toronto’da başlayan uluslararası serüveninde daha birçok durağa uğrayacak gibi…