TARİH: 23 Temmuz 2004
GAZETE/DERGİ: Birgün
DELİLER EVİ; DOM DURAKOV; Yönetmen: Andrei Konchalovsky; Oyuncular: Julia Vysotsky, Eugeni Mironov; Türü: Dram; Ülke: Rusya, Fransa 2002
Yedi yeni filmli bir haftanın en iyisi, Rusya’da bir psikiyatri kliniğinde geçen Andrey Konçalovski’nin “Deliler Evi”.
Konçalovski’nin sinema serüveni Rusya’da Tarkovski’nin senaristi olarak başlayıp, Amerika’da macera filmleri çekmekle sürdükten sonra yeniden anayurda dönmekle sonuçlanmış gibi görünüyor. Bu geri dönüş iyi de olmuş. Bir zamanlar kardeşi Mikhalkof’un da çektiği tarzda, insanın yüreğini ısıtan, fanteziyle gerçekçiliğin karışımı bir film çıkmış ortaya.
“Deliler Evi” gerçek bir olaydan esinlenmiş. 1996’daki ilk Rus-Çeçen Savaşı sırasında İnguş sınır bölgesindeki bir psikiyatri kliniği, çalışanların hastaneyi terk etmesinin ardından bir süre hastalar tarafından idare edilmiş. Film işte bu klinikte geçiyor.
Önce klinikteki ortamla tanışıyoruz. Burası batının steril hastanelerinden değil elbette. Savaş başlamadan önce de döküntü, yoksul bir yer.
Hastaların en büyük eğlencesi ise gece geçen trenleri seyredip hayal kurmak. Genç ve güzel Janna’nın (Julia Visotski) ise daha özel bir hayali var. Janna, 80’lerin pop idollerinden Bryan Adams’ın çıkagelip kendisiyle evleneceğini hayal ediyor.
Hayat bu minvalde sürerken, savaşın ortaya yaklaşması üzerine baştabip hastaları tahliye edecek bir araç bulmak için, diğer çalışanlar ise kendilerini kurtarmak amacıyla hastaneyi terk ediyor. Önce Çeçen savaşçılar (yanlarında Litvanyalı bir kadın savaşçı da var) işgal ediyor hastaneyi. Sonra da Ruslar. Konçalovski bir taraf tutmuyor bu savaşta. Her iki tarafı da eşit derecede insanilikte resmediyor. Rus askerlerle Çeçenler bir yandan savaşırken bir yandan da ticaret yapıyorlar: Esrar karşılığında, mermi ya da para karşılığında şehitlerini değiştiriyorlar.
Ama asıl dram yine Janna’nın ruhunda yaşanıyor. Çeçen asker Ahmed’in (Sultan Islamov) şakadan yaptığı evlenme teklifini Brayn Adams’a olan aşkına rağmen ciddiye alıyor Janna. Tabii ki kalbi fena halde kırılıyor ama film yine de umutlu bitiyor.
“Deliler Evi”, akıl hastalarını fazlasıyla sevimli ve çocuksu çizmekle, duygusallıkla ve “dışardakiler mi daha deli içerdekiler mi?” klişesiyle oynamakla eleştirilmiş. Bu eleştiriler temelsiz değil ama çok da önemli değil bence. “Deliler Evi” çok insancıl bir film ve kendinizi filmin sıcaklığına bırakmak yapılacak en akıllıca şey bizce.