TARİH:  15 Kasım 2014
GAZETE/DERGİ: Birgün

Erden Kıral “Vicdan”dan sonra “Gece”yle Zeki Demirkubuz’a yakışan bir dünyaya geri dönüyor.
Bu dünyada insanların sinir uçları sanki açıkta. Her şey uçlarda yaşanıyor, 10 numara ekspresyonist herkes. Batı’nın sex&drugs&rock’n’roll’u varsa bizim de seks, uyuşturucu ve Arabeskimiz var.

FANTEZİ ÇABASI
Ve fakat 72 yaş böyle bir dünyayı anlamak ve anlatmak için biraz geç. Ayıp ettiğimin farkındayım ama maalesef böyle. “Gece” yönetmenin fantezisinin ne kadar canlı olduğunu gösteriyor göstermesine ama bir yandan da sanki o fanteziyi tatmin etmek için yapılmış gibi duruyor. Ama bir de sosyal sorumluluk gereği Kürt sorunu da var filmde.

POLİTİK YANI ZAYIF
Hattı zatında film bir Kürt aileyi anlatıyor. Vildan Atasever ve Nurgül Yeşilçay ailenin apolitik iki kızkardeşi. Ailenin iki erkeği ise politikanın tam içindeler. Film daha çok Yeşilçay’ın canlandırdığı Süsen’in ve onun eşi Yusuf’un (Mert Fırat) hikâyesine odaklanıyor. İşin seks ve arabesk kısmı burada zaten. Ama yan hikâyeler de önemli. İşin Kürt (PKK) politik gençliğini anlatan kısmı o kadar kötü ki, insan perdeye bakmaya utanıyor. Müsamere desen o bile değil. Oysa filmin bu kısmında ölüm orucu var, örgüt içi hesaplaşma var. Bunları hassasiyetle anlatamazsan çok kötü şeyler çıkabilir ve de çıkmış.

OLAMAMIŞ FİLMLER
Filmin seks&Arabesk kısmı ise bir başka filmi hatırlattı bana: “Aşk Kırmızı”yı. O film nasıl olmamışsa bu da öyle olmamış. İkisinde de Nurgül Yeşilçay elinden geleni yapıyor. Türk(iye) sinemasının Jennifer Lawrence’i olarak gördüğüm Yeşilçay bence iyi yönetilemiyor. Kötü ışık, kötü açıların yanı sıra yönetmenlerin aşırılık tutkuları filmleri de oyuncuları da aşağı çekiyor. Erden Kıral’ın kendisini yeniden keşfetme çabası takdire değer ama bu çaba yüzeysel sonuçlar vermeye devam ediyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com