TARİH: 28 Temmuz 2012
GAZETE/DERGİ: Birgün
Çocuklar, tacizcileri ve polisler
Spot: Zengin beyaz Fransızlardan göçmenlerin her türüne kadar çocuklara yapılan tecavüzler, ensest ilişkiler geçit resmi yapıyorlar. Bunlardan ne anlıyoruz? Polise daha fazla yetki verilmeli!
“Polis”, 2011 yılında Cannes’da Altın Palmiye için yarıştı ve Jüri Ödülü’yle mükafatlandırıldı. Doğrusu bu ödüle çok şaşırmıştım. Maiwenn’in (Le Besco) yönettiği filmin orijinal ismi de Polis ama yanlış, çocukça yazılmış bir polis. Yani Police yerine Polisse. Emniyet Teşkilatının Çocuk Koruma Birimi’ni konu alan dolayısıyla çocuklarla ilgili olan filme bu ad verilmiş ama bu adın polisi sevimli göstermek gibi bir sonucu olduğu da söylenebilir rahatlıkla. Zaten sonuçta film de öyle yapıyor. Tabii karşımızdaki polisler gazetecileri tutuklamak, meşru protesto gösterilerini şiddetle bastırmak gibi işlerle uğraşmadıkları için bu durum hoş görülebilir. Filmden geriye kalan ise tacize uğrayan, aşağılanan çocuklardan çok polislerin kendi içlerindeki ilişkileri ve bir nevi aile oluşturmaları öyküsü oluyor.
Yönetmen Maiwenn başrollerden birinde de oynuyor. Melissa adlı bu karakter teşkilatın sözkonusu birimine fotoğrafçı olarak atanıyor. Toplu saçları ve gözlükleriyle başlıyor filme ve sonra filmlerde çokça rastladığımız türden bir sahnede, saçlarını açıp gözlüklerini çıkarıyor ve onun aslında ne kadar çekici bir kadın olduğunu görüyoruz. Modellik de yapmış olan Maiwenn’in kendi kendine bir kıyağı diyelim bu değişim sahnesi için. Film bize değişik polis karakterleri sunarken bir yandan da onların karşılaştıkları vakalara değiniyor. Ama sadece değiniyor. Bu vakalar kimi zaman acı, acıklı, bazen de komik olarak resmediliyor. Zengin beyaz Fransızlardan göçmenlerin her türüne kadar çocuklara yapılan tecavüzler, ensest ilişkiler geçit resmi yapıyorlar. Bunlardan ne anlıyoruz? Polise daha fazla yetki verilmeli! Romen Çingeneler çocukları fena istismar ediyor, Araplar kızlarını çocuk yaşta satıyor, politikacılar zenginleri koruyor vs., vs. Şüphesiz böyle şeyler oluyor ama filmden daha derin bir bakış beklemek boşuna. Onun derdi daha çok polis teşkilatı içindeki bir tür aile oluşturan bu insanlar ve özelde Fred (rapçi JoeyStarr’ın oynadığı bir polis karakteri) ile Melissa’nın aşkı.
Üniforma içindeki silah taşıyan “güçlü” erkekler bazı kadınlara çok çekici gelir. Bazen tersi de olur. Erkekler de silahlı kadınlardan hoşlanabilir. Bikinili ve makineli tüfekli bir İsrail kadın polisinin fotoğrafı internette bir sansasyon yaratmıştı. Kadın, fotoğrafı çekilen, bakılandır genelde. Maiwenn kendisine bir fotoğrafçı rolü ve silah olarak da bir fotoğraf makinesi vererek, rolleri tersine çevirmiş. Ama sadece kendi çekiciliğine çekicilik katmak ve “bakılana” dönüşme sürecine heyecan katmak için. Yoksa bu rolleri sorguladığı söylenemez, aksine bu geleneksel rolleri desteklediği söylenebilir.
Murat Tırpan Altyazı’daki eleştirisinde “her dört Fransız’dan birinin, kendi çevresinde bir mağdurun (ensest ilişki mağduru) bulunduğunu söylemesi”, diye yazmış. Konu çok ciddi ve çok yaygın. Bu filminkinden daha derin bir bakış hak ediyor. Bir enteresan not da Roger Ebert’in yazısının sonunda var. Maiwenn Farnsa’nın en güçlü sinemacısı Luc Besson’la 15 yaşındayken tanışmış ve 16 yaşında ondan bir çocuk sahibi olmuş. Ama kendisini bir pedofili mağduru olarak görüyor mu, bilemiyoruz.