TARİH: 4 Haziran 2011
GAZETE/DERGİ: Birgün
UDİ ALONİ
Nisan ayında Cenin’de öldürülen İsrailli Arap/Yahudi yönetmen Juliano Mer Khamis’in katillerinin kimliği tespit edilmedi. Udi Aloni, “Cenin’de kimin ne yaptığını herkes bilir” diyerek katillerin neden bulunamadığına yönelik fikrini de bir anlamda açıklamış oldu…
İstanbul’da gerçekleşmekte olan Documentarist Belgesel Günleri’nde önemli konuklar ağırlanıyor. Bunlardan biri de İsrailli Yahudi yönetmen/yazar/ressam Udi Aloni oldu. Aloni’yi İstanbul’da ilk kez görmüyoruz. Aralık 2009’da da Slavoj Zizek ile birlikte Boğaziçi Üniversitesi’nin konuğu olmuş, İsrail – Filistin meselesi bağlamında teoloji, laiklik ve siyaset konulu bir sempozyuma katılmıştı. Bu sempozyumda Aloni’nin Yerel Melek (Local Angel, 2002) ve Bağışlamak (Forgiveness, 2006) adlı filmleri gösterilmiş ve filmler gösterimin ardından tartışılmıştı. Bu konferans bağlamında Aloni’nin “Bir Yahudi Ne İster?” adlı kitabı, “Bağışlamak” filminin dvd’siyle birlikte Encore yayınlarınca bir set olarak satışa sunulmuştu. Aloni kariyerine ressam olarak başlamış İsrail’de. 90’larda New York’ta reklamcılık yapar ve binalar üzerine asılan dev reklam afişlerini “icat” eder (icat kendi sözcüğüydü). “Bağışlamak” adlı filmini Ramallah’ta gösterime sokar ilk kez. Film İsrail hükümetince engellenmeye çalışılan tek İsrail yapımı film olur. Paris’teki İsrail Konsolosluğu, Paris İsrail Film Festivali bu filmle açıldığı taktirde festivale yardım yapmayacağını ilan eder.
FİLİSTİN TRAJEDİSİNİN BOYUTLARI
Aloni Documentarist’te geçtiğimiz nisan ayında Cenin’de öldürülen İsrailli Arap/Yahudi yönetmen Juliano Mer Khamis’in “Arna’nın Çocukları” filmi öncesinde bir sunum yaptı. “Arna’nın Çocukları” Juliano’nun annesi Arna’yı, onun Cenin’de kurduğu Özgürlük Tiyatrosu’nu, burada yetiştirdiği Arap gençleri ve bu gençlerin Filistin gerillaları olarak son bulan trajik hayatlarını konu alıyor. Arna’nın tiyatro eğitiminden geçen dört genç, İsrail askerlerinin kurşunlarıyla değişik tarihlerde hayata veda ediyorlar.
Bu filmi yıllar önce Bodrum Film Festivali’nde izlediğimde derinden etkilenmiş ve Filistinlilerin trajedisinin boyutları hakkında ilk kez bu kadar doğrudan bilgi sahibi olmuştum. Aloni de filmi seyrettikten sonra Mer Khamis’e bir yönetmenin başka bir yönetmene yapabileceği en büyük iltifatı yapmış, ona “seni kıskandım!” demiş. Mer Khamis, birçok ödül alan bu filminin ardından bekleneni yapmamış, yeni filmler yaparak oluşmuş şöhretini değerlendirmemeyi seçmiş. Bunun yerine annesinin ölümünden sonra kapanan Cenin’deki Özgürlük Tiyatrosu’nu yeniden açmış. Fakat Mer Khamis’in her cenahtan düşmanları olmuş hep, dostları da olduğu gibi.
Nisan ayında başından yedi kurşunla ölü bulunan Khamis’in katillerinin kimliği tespit edilmedi. Aloni, “Cenin’de kimin ne yaptığını herkes bilir” diyerek katillerin neden bulunamadığına yönelik fikrini de bir anlamda açıklamış oluyor. Aloni ile Khamis yakın arkadaşlar ve Khamis öldürüldüğünde ikili Özgürlük Tiyatrosu’nda birlikte çalışıyorlarmış. Aloni, Cenin’de çalışmaya başlarken “Benim Yahudi olarak yaşamamın tek yolu Filistinliler ile tam dayanışma içinde olmamdır” diye düşünmüş. Bunu da yapabileceği en iyi yerin de Juliano’nun yarattığı bu şiddet içermeyen, sanat ve direniş merkezi olduğuna karar vermiş. Juliano öldüğünde üzerinde çalıştıkları filmlerden biri “Antigone Cenin Mülteci Kampı’nda” adında bir kurgusal filmmiş. Film hem İsrail baskısı altında olmanın, hem de kampta yaşayan erkeklerin baskısı altında yaşamanın kadınlar için nasıl bir şey olduğunu anlatan bir aksiyon filmi olacakmış. Ve iki mücadelenin özünde “bir ve aynı şey” olduğunu savlıyormuş. Juliano öldürüldüğünde Aloni tiyatrodaki çocukları ortamdan uzaklaştırmak için Ramallah’a götürmüş. Aloni şimdi o çocuklarla bir yandan “Godot’yu Beklerken” oyununu sahnelemeye çalışıyor, bir yandan da Juliano’nun hayatını anlatan bir belgesel çekiyormuş. Belgeselde Juliano’yu öğrencileri canlandırıyormuş.
İKİ FİLM ARASINDA TEMEL FARK
Aloni’ye kendi filmi “Bağışlamak”la “Beşir’le Vals” arasında bazı benzerlikler olduğundan, ikisinin de hatırlamaya-unutmaya ve bilinçdışına dair yanları olduğunu söylediğinde biraz kızgın olduğunu gördüm. “Bana iki film arasında ne fark var biliyor musun?” dedi. “Benim filmimde Filistinlileri öldüren İsrail askerine ‘sen katilsin’ deniliyor. ‘Beşir’le Vals’te’ ise İsrail’li askere sen masumsun, katliamı sen yapmadın!” deniyor. İki film arasındaki temel fark bu ve bu yüzden benim filmim yasaklanmaya çalışıldı.“
Aloni 30 Mayıs akşamı yapılan “Mavi Marmara” anma gösterisine de tanık olmuş. Aloni gösteriyi rahatsız edici bulmuş. “Elbette, Müslümanların olması gerekiyor. Ama Mavi Marmara’nın içinde bulunduğu gemi konvoyunun her dinden her inançtan, farklı cinsel kimliklerden oluşan insanlardan oluştuğunu unutmamak lazım. O akşamki gösteriler, meseleyi bir Müslüman meselesi yapıyordu. Eğer, Cenin Mülteci Kampı’nda çalışıyor olmasaydım ben de o gemilerden birinde olacaktım. O gemiler bir tür Nuh’un gemisi gibiydi. Komünistler, soykırımdan kurtulanlar, Yahudiler, eşcinseller… herkes vardı o gemilerde, sadece Müslümanlar değil. Taksim’de gördüğüm ise tamamen İslamcı bir görünümdü.”
Aloni’yle daha birçok tema üzerine konuştuk. Bir gün yeri geldiğinde o konular üzerine de yazma umuduyla…