TARİH: 21 Ekim 2006
GAZETE/DERGİ: Birgün
Ayazda bir yürek
Yönetmen: Nuri Bilge Ceylan Oyuncular: Nuri Bilge Ceylan, Ebru Ceylan, Nazan Kesal, Türü: Dram
İnsanlar basit nedenlerle mutlu, daha da basit nedenlerle mutsuz olacak şekilde yaratılmıştır. Aynen basit bir nedenle doğmaları ve daha da basit bir nedenle ölmeleri gibi… İsa ve Bahar, ruhlarının sürekli değişen iklimlerinde artık kendilerine ait olmayan bir mutluluğun peşinde sürüklenen iki yalnız ruhtur.” Nuri Bilge Ceylan iyi ki edebiyata soyunmamış dedirtiyor, yukarıdaki satırlar. “İklimler” bu resmi tasvirinin acemiliğini hiç taşımayan, ustaca yapılmış bir film. Aslında filmin kahramanı İsa’nın (Nuri Bilge Ceylan) sürekli değişen bir ruh hali de yok. Tek bir şeye odaklanmış gözüküyor İsa, kadınlar üzerinden egosunu şişirmek, erkekliğini kanıtlamak. Başkaları İsa’nın egosuna hizmet ettikleri sürece İsa’ya bir şey ifade ediyor. Bazen vicdani rahatsızlıklar yaşıyorsa da, bu rahatsızlığı atlatır atlatmaz eski haline dönüyor.
İsa’nın birlikte olduğu Bahar (Ebru Ceylan) ise daha belirsiz bir karakter. O, İsa’ya bağlı bir değişken gibi daha çok. Onun da ruhunun karanlığına, diğer kadınla rekabete verdiği öneme ilişkin ipuçları varsa da Bahar sonuçta biraz torpilli bir karakter olmuş. Yani Bahar bu tatsız ilişkinin masum unsuru.
Peki, İsa’nın, ruhunun bu karanlığından çıkma şansı var mı? Yukarıdaki sözlere bakılacak olursa insanlar “yaradılış”ları kendilerine neyi dayatıyorsa onu yaşıyorlar. Bu da pek bir açık kapı bırakmıyor doğrusu. Oldukça “kader”ci bir yaklaşım. “İklimler”in tema itibarıyla en çok Zeki Demirkubuz’un “Bekleme Odası”nı hatırlatması boşuna değil. İki yönetmenin benzer yanları olduğu aşikar. İsa’nın hayatına başkaları gerçek anlamda girebilir mi? İsa buna izin verebilir mi? Cevabını bilmiyorum ya da belki de şöyle: Asiye nasıl kurtulursa İsa da öyle kurtulur. Sonuç olarak “İklimler” yabancılaşmış bir bireyin tasvirini başarıyla yapan, kusursuz bir bütünlüğü olan bir film. Tek kusuru, kendi içine bu kadar kapalı oluşu.