TARİH:  10 Şubat 2007

GAZETE/DERGİ: Birgün

Aynadaki ‘öteki’ne dair 

Anthony Minghella’nın yeni eseri ‘Hırsız’, Juliette Binoche ve Jude Law’u bir araya getiren, ancak yine şematik ve yüzeysel olmaktan kaçamayan bir film 

Orijinal Adı: Breaking and Entering Yönetmen: Anthony Minghella Oyuncular: Jude Law, Juliette Binoche, Robin Wright Penn Türü: Suç – Dram – Romantik Ülke: İngiltere, ABD 

Anthony Minghella’yı yönettiği ‘İngiliz Hasta’, ‘Yetenekli Bay Ripley’ ve “Soğuk Dağ’ gibi filmlerinden tanıyoruz. Bunların hepsi bir romandan uyarlanmış, büyük bütçeli filmlerdi. 

‘Hırsız’ ise. Minghella’nun seyretmediğimiz ilk filmi “Truly Madly Deeply’ gibi yönetmenin özgün bir senaryosundan filme aktarılmış. Dolayısıyla yönetmenin kişisel kaygılarını daha fazla yansıtan bir film olduğunu düşünebiliriz. Ki Minghella’nın da ‘Hırsız’ın kahramanı Will (Jude Law) gibi, Londra’nın yoksul mahallelerinden birinde oturma deneyimi varmış. 

Film, başarılı mimar Will’in Londra’nın mutena olmayan semtlerinden King’s Cross’da ofis açmasının yol açtığı sorunlar ve “çarpışma’larla ilgili. 

Geçtiğimiz yılın ‘Oscar’lı filmi ‘Çarpışma’ya gönderme yapmamızın nedeni, bu filmde de farklı ırklar, sınıflar ve kültürlerden gelen insanların karşılaşmalarının konu edinilmesi. Will evli olmamasına karşın, evlilikten pek de farklı olmayan bir ilişki içindedir. İsveç kökenli sevgilisi Liv (Robin Wright Penn) ve Liv’in otizme yakın sorunlar yaşayan kızıyla Will’in ilişkisinde soğuk rüzgârlar esmektedir. Will’in yeni ofisi daha açıldığı günün gecesinde soyulur. 

Will paranın gücüyle yoksul semti kendi arzusu doğrultusunda değiştirirken, semtin yoksulu da yeni geleni kendi bildiği ve becerebildiği yöntemle karşılar. Kim kimin hanesine tecavüz etmiş diye sorulabilir. Will, hırsız yakalama işini polise bırakmaz ve araştırmalar sırasında, ‘öteki’lerle tanışır. 

Aşağıdakiler yukarıya yamanıyor 

Rus bir fahişeyle arkadaşlık kurar ve sonunda hırsızın annesi Amira’yla (Juliette Binoche) da tanışır. Amira Boşnak’tır ve savaştan kaçıp oğluyla Londra’ya yerleşmiştir. Yönetmen, film izleyicisinin ve Will’in aşağı tabakadakilerle ilişki kurabilmesi için onları yüksek kültürle ilişkilendirir. Amira Bach çalar, oğlu mimarlıkla ilgilenir, Rus fahişe PJ Harvey dinler ve Will’in ofisindeki zenci temizlikçi kız Kafka’dan söz eder. Sınıfsal ve kültürel farklar arasında bir köprü kurulmaz, aşağıdakiler yukarıdakilere yamanır. 

Ama Hırsız’ın çok da rastlanmayan daha radikal sözler ettiği de bir gerçek. Filmin genç Boşnak-Sırp hırsızı, kendisine hırsızlığın kötülüğü konusunda ders veren polis memuruna, annesini örnek göstererek üretenin ürününe sahip olamadığını hatırlatması, liberalliği de aşan radikal bir içeriğe sahip. Ama ne bu sözler ne de hukukun eşitsizliği üzerine söylenenler işlenmez, arada geçerken değinilir, o kadar. 

Ne Will’in Amira’yla, ne de ofisin diğer ortağı Sandy’nin temizlikçi kızla ilişkisi inandırıcı değil. 

Sonuç olarak ‘Hırsız’ liberal bir anlayışlılık ve hoşgörü önerirken, şematik ve yüzeysel kalan bir film. Minghella, ötekinin acısına çare bulmaktan çok liberalin (kendisinin?) vicdan azabına merhem bulmaya çalışıyor. 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com