TARİH: 25 Mayıs 2012
GAZETE/DERGİ: Birgün
Cannes’ta yarışma filmlerinden olan ‘Yumuşak Öldürmek’ filmini gördüm. Andrew Dominik’in imzasını taşıyan filmin yoğun bir politik meselesi olmasına rağmen bekleneni vermediğini düşünüyorum.Andrew Dominik “Kasap” (Chopper) filmiyle çok güçlü bir şekilde girmişti sinemaya. Ardından yaptığı “Korkak Robert Ford’un Jesse James Suikastı” kaygısız kalınamayacak bir filmdi ama bir dağınıklığı da vardı. Bu yıl Cannes’da yarışacak filmi doğrusu heyecan uyandırmıştı. Ama “Killing Them Softly” (Yumuşak Öldürmek) bekleneni vermedi. Filmin yoğun bir politik meselesi var. Dominik’in ABD’ye çok sert bir eleştirisi var ve bütün film zaten ABD’nin politikalarının bir alegorisi. Dominik ABD’yi sert bir şekilde eleştiriyor ve ABD’nin bir ülke değil bir şirket (“business” tam olarak) olduğunu ileri sürecek kadar ileri de gidiyor. Festivalde alışık olmadığımız bu politiklik hoş da bir yandan. Ama birkaç beceriksiz soyguncunun bir mafya sisteminin çökmesine neden olması ve bunu bir katilin uzaktan, “yumuşak” bir şekilde cinayetler işleyerek temizlemeye çalışması Amerikan kapitalizminin eleştirisi ya da son krizin alegorisi olarak hem fazla kör gözüm parmağına hem de fazla basite indirgeme olmuş. Öldürdüğü kişileri yakından görmemek tabii ki ABD’nin yeni savaş yöntemlerini, pilotsuz uçak larını da hatırlatıyor. Ama olmamış. Ne politik bir alegori düzeyinde ne de bir “suç” filmi olarak işlememiş film. Dominik’in kariyeri en üstten başlayıp aşağı doğru iniyor ama filmleri her nasılsa daha büyük ödüllere aday oluyor.
Bernardo Bertolucci de maalesef çaptan düşen yönetmenler arasında. Bertolucci’nin festivalde yarışma dışı gösterilen filmi “Ben ve Sen” oldukça zayıftı. On dört yaşındaki asosyal bir gencin babasının ilk eşinden olan yarı kız kardeşiyle tanışması ve bu ilişki sayesinde kabuğundan çıkmaya karar vermesini anlatan film ne yazık ki ilgiyi ayakta tutacak bir derinlikten ve ilginçlikten yoksundu. Yine de film sırasında Haneke’nin genç insanlara duyduğu öfke ve korkuyla Bertolucci’nin empati dolu yaklaşımı arasındaki devasa farkı düşünmeden edemedim. Keşke Haneke biraz Bertolucci’den ders alsa…
Günün yarışmadaki kapanış filmi ise Leos Carax’ın “Holy Motors”uydu. Carax “Oğlan Kıza Rastlar” ve “Köprü Üstü Aşıkları” gibi filmlerle bir dönem genç izleyicilerin en sevdiği yönetmenlerin başında geliyordu. “Holy Motors” hiçbir şeyin gerçek olmadığı, her şeyin bir role indirgendiği, her eylemin bir rol olduğu bir dünya resmi çizmiş. Seyirciyi ikiye böldü film. Kimi sonuna kadar seyretmedi, kimi ise hem çok eğlendi hem de filmin bitiminde coşkuyla alkışladı. Benim filmim değil, o kadarını söyleyeyim. Bütün her şeyin sanal olduğu bu dünya tablosundan bir anlam çıkarmak bana nasip olmadı ya da…