TARİH: 23 Mayıs 2015
GAZETE/DERGİ: Birgün
AŞK VİZESİ
Gustave Flaubert’in ‘Duygusal Eğitim’ adlı romanının Cemal Süreya çevirisi “Gönül ki Yetişmekte” adındaydı. Nefis bir ad, şairane bir çeviri. ‘Aşk Vizesi’ söz konusu roman gibi bir erkek olma sürecini anlatmanın yanı sıra Flaubert’e gönderme yapmaktan da geri durmuyor. Yazının başlığını aklıma düşüren bu gibi bağlar. Ama yanlış anlaşılmasın, filmin romanla alakası bunlardan ibaret.
Hikâye klasik; ergenlikten henüz çıkamamış genç bir adam sevgilisine evlenme teklif etmeye karar vermiştir. Bu fikrini, çalıştığı çiçek dükkânının güzel sahibesine anlattığında, hayatında her şey değişir. Genç ve güzel patroniçe birden adamımıza ilanı aşk eder. Ve gencimizin kafası karışır: Acaba evlenmekle acele mi etmektedir? Gözü arkada mı kalacaktır? Dışarıda binlerce çekici kadın dururken, tek bir kadınla ömrünü geçirmeli midir? Biraz daha hayat tecrübesi edinmek iyi bir fikir değil midir? Gencimiz ergenlik bunalımlarından çıkmaya çalışırken, kadınlar arası rekabet de onun hizmetine çalışır.
Sinema mı, televizyon dizisi mi?
Aşk Vizesi ne yeni bir şey söylüyor ne de özgün bir şekilde söylüyor. Filmi akılda kalıcı kılacak hiçbir özelliği yok. Sinema filminden çok bir televizyon dizisini andırıyor. Ama kötü mü, seyredilmez mi? Hayır, idare ediyor, kimi zaman da gülümsetiyor.