TARİH:  20 Ocak 2007

GAZETE/DERGİ: Birgün

Ah, şu geri zekâlı 

 Yönetmen: Mustafa Altıoklar, Taner Akvardar Oyuncular: Mehmet Ali Erbil, Sarp Levendoğlu, Seda Akman Türü: Aksiyon-Komedi Ülke: Türkiye 

Emret Komutanım Şah Mat filmi ve benzerleriyle, popüler Türkiye sineması militarizm ve milliyetçilik propagandası yapan, sorumsuz bir kulvara giriyor. 

Emret Komutanım Şah Mat zekâ özürlü bir grubun askerlik deneyiminden mahrum kalmamaları için bir günlüğüne askerlik yapmaları esprisi üzerine kurulmuş. Bir de Mehmet Ali Erbil’in canlandırdığı Rus ajan Karpov diye bir karakter var. Bu bazen Azeri bazen Kürt şivesiyle konuşan karakterin ise Üsteğmen Levent’le (Sarp Levendoğlu) geçmişten kalan bir hesabı vardır. Boğazda teknesiyle turlarken bir yandan da Levent’i imha etme planlarını hayata geçirmeye çalışır. 

Baştan söylemeli, ‘Emret Komutanım Şah Mat’ Türkiye sineması adına utanç verici bir film. Antalya Festivali sonrasında Türkiye sinemasının Avrupa’nın belki de en iyi sineması olduğunu düşünmeye başlamıştım ama aynı sinemanın ne kadar aşağılara inebildiğini görünce ayaklarım yere bastı. 

Filmin hiçbir esprisi yok, bir damla zekâ pırıltısı arasanız da bulamazsınız. Ama filmin asıl kızdıran yanı sonsuz sıkıcılığından çok politik duruşu. Bir defa komutanlar baba figüründe, Türkler ise onun yaramaz çocukları. Çocuklar yaramaz ama sapına kadar da askerler. 

Her Türk asker doğar ya, öyle işte. Bu yaramaz, çılgın ve hatta bir kısmı da geri zekâlı Türkler, iş ciddiyete binince birer kahraman kesilmeyi de bilirler. Ne demiş Amerikalı komutan: “Siz 10 yıl mı askerlik yaptırıyorsunuz? Nasıl bu kadar iyi asker bunlar?” demiş. Ne demiş Türk komutan: “Onlara bir gün askerlik yeter. Onların kanında gereken her şey var.” Tam olarak böyle değilse de bu anlama gelen sözler. Bu ne kompleks, bu ne, ne söylediğini işitmezlik? 

TBMM ABD ordularına Irak’a geçiş izni vermediğinde o Amerikalıların en yetkili ağızları değil miydi ana avrat hepimize, köpeklerimize bile küfreden? 

Ya düşman Rus ajanına ne demeli? Düşmanlarımızın en belirleyici özelliği, tabii ki erkeklikten yoksun oluşları. Yani Türkler’de olup da onlarda olmayan, asker doğma özelliğimiz dışında bir de erkekliğimiz. Militaristlik, erkeklikten soyutlanamaz zaten. 

Ya kadınlar? Karpov’un kadınları nedense uzaylı kıyafetlerinde ve makyajındalar. Uzay Yolu dizisinden çıkmış gibiler. 

Güzeller (tartışılır gerçi) ama robot gibi soğuk nevaleler hepsi. Onların da kadınlığı yok. Hoş, filmdeki bizim komutanlarımızın da erkek ya da kadın, en ufak bir cazibeleri yok ama onlar baba ve annelerimiz zaten. Yine de yapıştırma bir sahnede romans yaşıyorlar. 

Altoklar Prodüksiyon’un basın bülteninde iddia ettiği gibi bireysel ve toplumsal gelişime yapıcı anlamda destek veren diziler ve filmler üretmek”ten anladığı bu tür militarist, seksist filmler yapmaktan mı geçiyor? En düşük seviyeye hitap ederek, en büyük kitleyi sinemaya çekip, maksimum parayı kazanmak dışında bir amaç görülmüyor bu filmde oysa ki. 

Eminim, kendilerini Türkiye’nin Batılı yüzü olarak görüyorlardır bu filme emeği geçenler. Ordunun vesayeti altında bir toplumu peki bununla nasıl bağdaştırıyorlar? 

Mehmet Ali Erbil, dersine çalışmadan rolünü oynayacağını düşünmüş. Bildiği bütün şiveleri harmanlamış, bazen patlatmak, bazen partlatmak demiş ve ne yapsa komik olduğuna inanmış. 

Basın toplantısında da, “Türkiye sineması olmazsa, eleştirmenler de olmaz” diyerek bu filme destek vermemiz gerektiğini iddia ediyordu. 

Türkiye sineması bunlardan ibaret değil, sinema da Türkiye sinemasından ibaret değil. Ama mesele zaten eleştirmenlerle sinemacılar arasında değil. Onların da, eleştirmenlerin de sorumluluğu izleyicilere karşı. Ve popüler Türkiye sineması, ne yazık ki militarizm ve milliyetçilik propagandası yaparak sorumsuz bir kulvara girmiş durumda. 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com