TARİH: 21 Temmuz 2007
GAZETE/DERGİ: Birgün
Zavallı küçük zengin kız
Orijinal Adı: Factory Girl Yönetmen: George Hickenlooper Oyuncular: Sienna Miller, Guy Pearce Türü: Dram, Biyografi Ülke: ABD
Bir zamanların bilimsellik kisvesi altındaki seks filmlerine benziyor Edie. “Cik cik cik” diye diye seyircinin merakını cezbedeceğini bildiği dekadan bir çevrede dolanıyor.
Fabrika, pop-art’ın ünlü ismi Andy Warhol’un New York’taki stüdyosunun adı. Filmin orijinal adı olan ‘Fabrika Kızı’ da bu fabrikadan geliyor. Edie Sedgwick ise Amerikalıların tabiriyle ‘eski para’, yani sonradan değil, önceden görme bir ailenin kızı.
Edie, 8 yaşından itibaren babasının cinsel tacizine maruz kalmış. Yaşadığı kişilik problemlerinin temelinde bu aile ilişkileri yatıyor. Edie hırsızlık yapıyor mesela. Güzel sanatlar akademisinde okurken New York’a, Warhol’la tanışmaya gidiyor. Warhol’un ilgisine mazhar olan Edie hızla ortama uyum sağlıyor. Gören herkesin Bob Dylan diyeceği ama adı açıklanmayan bir şarkıcıyla aşk yaşıyor. Ama şarkıcının peşinden gitmeyi göze alamayıp, Warhol’un yörüngesinde kalmayı tercih ediyor.
Andy Warhol’u Amerikalılar pek sevmiyorlar. Neredeyse masum kızın içkisine ilaç koyan kötü adam o. Oliver Stone’un ‘Doors’ adlı filminde Jim Morrison, Warhol’un Fabrika denilen dekadans tapınağına düşen öz hakiki Amerikalı genci canlandırıyordu.
Gayet ahlakçı bir tavır
Dekadansın cazibesine kapılan Edie Sedgwick de Warhol’un ağına düşen psikolojik açıdan sorunlu ama masum bir kız çocuğu bu filmde. Filmin açıkçası ne Warhol’ü ne de çevresini anlamak gibi bir derdi var. Gayet ahlakçı bir tavırla bu ‘yoz’ çevreyi mahkûm etmekle yetiniyor.
Biraz bir zamanların bilimsellik kisvesi altında kamufle olan seks filmlerine benziyor ‘Edie’. “Cik cik cik” diye diye seyircinin merakını cezp edeceğini bildiği dekadan bir çevrede dolanıyor. Amerikalılar Warhoľa neden bu kadar gıcıklar? Daha dün Slovakya’dan gelmiş yoksul bir ailenin bu eşcinsel çocuğuna bu kadar şöhreti yakıştırmıyorlar belki de.
Filmin en kötü adamı olması gereken Fuzzy, yani Edie’nin babası sanki yönetmenin görüşünü yansıtan şeyler söylüyor Warhol’a. Warhol’un çok sempatik biri olduğunu kimse düşünmüyor. Zaten lakabı olan Drella, Drakula ile Sindirella’dan türetilmiş. Warhol’un kan emiciliği sabit yani. Ama sanat dünyası kan emicilerle dolu ve Warhol’a yönelik düşmanlıkta sanki başka şeyler de rol oynuyor.
Yüzeyle bu kadar ilgili olan pop-art’tan söz etmişken yüzeysel olma hakkımızı kullanalım. Warhol’un kanatları altına aldığı Velvet Underground’un asıl adamı Lou Reed, Edie’nin senaryosu için “uzun zamandır cahil bir gerzeğin elinden çıkma bu kadar iğrenç bir şey”le karşılaşmadım demiş.
Onlar ermiş muradına…
Bob Dylan da filmin kendisini Edie’nin ölümünden sorumlu tuttuğu kaygısına kapılmış ve filmin gösterime çıkmasını engellemiş uzun süre. İddiaya göre filmde bazı değişiklikler yapılmış. Filmde Edie’yi canlandıran Sienna Miller, Jude Law’un sevgilisiymiş. Jude Law temiz suratlı İngiliz erkek oyuncu geleneğine uyarak sevgilisini, alt sınıftan biriyle, dadıyla aldatmış. Hugh Grant, akla gelmiyor mu? O da bir fahişeyle yakalanmıştı, dünyanın en ünlü top modellerinden biriyle evliyken. Bir de diyorlar ki, filmde Bob Dylan benzeri şarkıcıyı canlandıran Hayden Christensen’le Sienna Miller, sevişme sahnesinde çok aşka gelmişler. Ve sonra da sevgili olmuşlar zaten. Onlar ermiş muradına…