TARİH: 31 Ekim 2015
GAZETE/DERGİ: Birgün
“Bulantı”, Zeki Demirkubuz kahramanları için bir yenilik içeriyor. Bu kahramanlar ya bir girdaba kapılmışçasına, tutkularının peşinden giderler ya da hayata kayıtsız kalırlar. Kayıtsız kalanlar durumlarını entelektüelize eder ve savunur. Bu sözlerim çok genel geçer ve yeniden sınanmaya muhtaç ama doğru olduklarını kabul edelim. Bulantı’nın baş karakteri kayıtsız Demirkubuz kahramanları içinde ilk kez ötekilere ihtiyacı olduğunu kabul eden biri olarak filmin finalinde eskilerden farklılaşıyor. Bugüne kadar sert bir kabuğun arkasında saklanan, bu korkak, kibirli ve sevgisiz karakterlerden biri ilk kez duygularını koyuveriyor. Bunun hayırlı bir haber olduğunu düşünüyorum.
Demirkubuz’un kendisinin canlandırdığı Ahmet, film boyunca 4 kadınla ilişkiye giriyor. Erkek kardeşiyle kısa bir ilişki dışında hiçbir erkekle yakınlaşmıyor. Erkek kardeşiyle de yakınlaşmıyor zaten, ona bir süre katlanıyor. Üç kadınla cinsel yakınlık yaşıyor, üçünü de sevmiyor, üçü de Ahmet’i terk ediyor. Ahmet hem kimseyi sevmemek istiyor hem de herkes tarafından sevilmek. Tipik bir Demirkubuz kahramanı olarak en büyük heyecanı başkasının kadınını baştan çıkarırken yaşıyor. Öyle ki, filmin en erotik sahnesi, kadın sevgilisiyle konuşurken Ahmet’in onu okşamaya başladığı sahne. Çok yazdım, yine yazacağım, bence bu Ödipal karmaşanın (ya da Oidipus kompleksinin) bir göstergesi. Babanın karısı olarak göründüğü zaman kadını çekici bulan biri Ahmet. En çekici kadın, başkasının kadınıdır, anne figürüdür. Ahmet’in filmin finalinde dul bir annenin ayaklarına kapanması, hem ona (anneye)karşı kurduğu fantezilerin özrünü dilemesi, hem onun kucağına dönme isteğinin göstergesi, hem de yasını tutmaya başlamasının işareti. Ahmet, filmin hemen başlarında karısını ve küçük kızını kaybeden ama onların yasını tutmayan bir adam. Ahmet ilk defa duygularına izin veriyor, ilk defa bir insana sana muhtacım mesajı veriyor. Bu hem Ahmet için, hem Demirkubuz kahramanları için hem de Demirkubuz sineması için dev bir adım. Bu adımın henüz çok zayıf olduğunu da düşünüyorum. Tıpkı, Ahmet’in ayağına kapandığı kadının topal, dul ve yoksul bir kadın oluşu gibi. Zaaf, ancak büyük zafiyet içindeki bir kadın karakter karşısında yaşanabiliyor. Beşiktaş taraftarı bir de erkek çocuk ötesinde, başkalarına, daha güçlü erkek ve kadınlara da açılabilmesine daha çok zamanı var bu kahramanların. Ama bir gedik açtılar.