TARİH:  Ağustos 2014
GAZETE/DERGİ: Birgün

Scott Derrickson’ın adını ‘Lanet’ (Sinister) adlı filmle duymuştum. Stanley Kubrik’in ‘Shining’inden esinlenen ‘Lanet’ gayet iyi bir filmdi. Ama yönetmenin yeni filmi ‘Bizi Kötüden Koru’ (BKK) açıkçası tel tel dökülüyor. Derrickson’ın son filminin de bildik bazı filmlere açık göndermeleri var. ‘Şeytan’ (Exorcist) ve ‘Se7en’ bunların başlıcaları. ‘Şeytan’ gibi Irak’ta açılıyor film. ‘Şeytan’da arkeologlar Irak’ta bazı heykellere rastlıyorlardı, BKK’de ise Amerikan askerleri Saddam Hüseyin’in saklandığı deliğe benzer bir mağaraya giriyorlar ve orada şeytani kötülükle karşılaşıyorlar. 

Filmin düz okunan mesajı gayet Hıristiyan, gayet Ortadoğu kültürü karşıtı bir mesaj. Fakat film sanki istemeden başka bir şey de söylüyor. Film bize kötülüğün çağrılmadan gelmediğini anlatıyor. Yani kötülük herkesi ziyaret etmiyor. Kötülük kendisini kabul edebilecek, zaaflı bünyeler arıyor. Kendisi bir kötülük işlemiş olup da yaptığı bu kötülükle hesaplaşmasını tamamlayamamış olanlar “birincil tür kötülük” denen doğaüstü kötülüğe teslim olmaya eğilimli oluyorlar. Amerikan askerlerinin doğaüstü kötülükle Irak’ta tanışmalarına bu açıdan bakarsak, ortaya başka bir şey çıkıyor. İşledikleri suçla hesaplaşamamaları kötüleştiriyor Amerikan askerlerini. Kötülüğün İslam’a ya da Ortadoğu’ya özgü bir şey olması değil onları kötüleştiren. Film böyle de okunabilir ama ne yazık ki, böyle bir okumayı destekleyen başka öğeler yok filmde.

Ne yazık ki elimizde kalan tek mesaj “kötülüğe karşı tek panzehir Hıristiyanlıktır” gibi bir şey. Bu mesajı ilginç bir sinemayla alsak neyse, sıkım sıkım sıkan bir filmden elimizde kalanın bu olması çok tatsız. BKK’den korunmanız tavsiye olunur.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com