TARİH:  16 Temmuz 2016
GAZETE/DERGİ: Birgün

‘Ben Salvador Değilim’ (BSD), İslam’ın katı kurallarına riayet etmeye çalışan bir adamın karısı ve küçük kızıyla gittiği Brezilya’da düştüğü komik durumları anlatan bir film.
Naser, ülkesi İran’da para dolu bir çanta bulur ve bunu sahibine teslim eder. Üstelik paranın sahibinin verdiği para ödülünü de almayınca, televizyon programlarına örnek vatandaş olarak davet edilir. Televizyon programlarında, Naser’ın aslında bir gizli kamera şakasıyla karşılaştığını sandığını öğreniriz. Acaba, Naser şaka olmadığını bilse parayı alacak mıydı? Karısı da verilen ödülü az bulduğunu neredeyse ağzından kaçıracakken lafı son anda çevirmeyi başarır. Acaba para ödülü daha fazla olsaydı, para ödülünü alacaklar mıydı?

Film, kahramanlarının ahlakı hakkında soru işaretleri oluşturarak başlar. Televizyon programının ardından bir seyahat şirketi, Naser ve ailesine bir Brezilya tatili hediye eder ve aile Brezilya’ya gider. Naser’ın, dinin emirlerine riayet etme konusunda aşırı titiz biri olduğu ortaya çıkar. Ya meşrubatın içinde alkol varsa, ya yemek domuz eti içeriyorsa, ya bir kadın bana değerse, ya uygunsuz bir manzarayla karşılaşırsak gibi kaygılarla komik durumlara düşer. Brezilyalı güzel bir kadının Naser’ı kayıp nişanlısı sanması, işleri daha da karmaşık hale getirir. Kadın, Naser’dan kısa bir süreliğine nişanlısı gibi davranmasını istemesi ve Naser’ın bu ricayı reddedemesi üzerine, aile kendisini tuhaf bir durumun içinde bulur.

Doğrudan muhalefet yapmayan bir film
BSD, İran’da seyirci rekorları kırmış, 3 milyon bilet satmış bir film. Sinemalarımızda, İran sinemasının popüler örnekleriyle karşılaşmıyoruz. Bizde vizyona girenler Kiarostami, Panahi ve Makhmalbaf gibi yönetmenlerin festivallerde gösterilen, sanat sineması örnekleri oldu bugüne kadar. Bu açıdan ilginç bir film BSD. Katı İslami rejimden ve dinsel kurallardan bıkmış insanlara nefes alma ve kendi hallerine gülme imkânı veriyor. Film, hiçbir şekilde doğrudan muhalefet yapmıyor ve nihayetinde ahlaklı insanlar olmanın önemine vurgu yapıyor. Ama yine de katı ve biçimci ahlaki kurallara uymanın insanı ne kadar komik durumlara düşürebileceğini göstererek çaktırmadan bir eleştirme getirmeye de çalışıyor. Ne olur yani, bir kadının eli bir erkeğin eline değse, ne olur yani daha önce içinde alkol bulunmuş bir bardaktan su içilse, ne olur yani yemeğin içinde domuz eti bulunsa ya da etin kesimi İslami kurallara uygun yapılmamış olsa dedirtiyor. Kimsenin bu yüzden ölmediğini, daha da ötesi kimsenin bu kurallara uymayarak daha ahlaksız olmadığını, Brezilyalıların da paradan öte insani kaygılarla hareket edebildiğini gösteriyor. Hatta bizim katı dindar Naser’ımızın para bulduğundaki ikircikli tutumu göz önüne alınırsa, herhangi bir dinle bir alakasını görmediğimiz Brezilyalı kadının daha ahlaklı olduğu ortaya çıkıyor.

Filmin sınırları var ama. Muhalifliğinin mülayimliğinin ötesinde, popüler sinemanın abartılı basitliği filmin asıl sorunu. Komik durumların altının kalın çizgilerle çekilmesi ve sık sık benzer durumlarla karşılaşılması filmin asıl sorunu. Ama kitlelerin aradığı da tam da böyle bir şey.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com