TARİH: 25 Nisan 2015
GAZETE/DERGİ: Birgün
LİMONATA
“Ey, Serkan Keskin ve Ertan Saban! Nasıl oyunculuktur bu böyle? İkinizi de seyretmeye doyamadım. Teşekkür ederim.”
Bir zamanlar sinemamızda iyi oyunculuk çok nadir rastladığımız bir şeydi. Şimdi de bir bolluk denizinde yüzdüğümüz söylenemez ama artık dünya çapında oyuncularımız var. Onlar aydınlatıyorlar beyaz perdeyi. ‘Limonata’yı yöneten Ali Atay da dünya çapındaki oyuncularımızdan. Atay’ın Limonata’daki yönetmenliği de birinci sınıf. Üstelik bu, Atay’ın ilk yönetmenliği. Senaryoda da Ali Atay’la Ertan Saban’ın imzası var. Kısacası ev yapımı bir limonata bekliyor seyircileri. ‘Limonata’ bir yol filmi. Yol filmlerinde olduğu gibi, kader iki benzemezi bir araya getiriyor, onlar kavga dövüş seyahat ediyorlar ve nihayetinde aralarında bir sevgi bağı oluşuyor. Türün kalıplarını yenileyen bir filmden söz etmiyoruz. Ama bu kalıpları gayet iyi kullanan, iki karakterini de sevdirmeyi başaran, mükemmel diyalogları olan bir film Limonata. Komik yerleri komik, acıklı yerleri de acıklı. Kimi zaman yavaşladığı veya uzadığı hissine kapıldığım olmadı değil. Ama bu duygu uzun sürmedi. Ölüm döşeğindeki babasının talebi üzerine Makedonyalı bir Türk’ün kardeşini aramak için Türkiye’ye gelişi, onu buluşu ve onla birlikte Makedonya’ya gidişinin hikâyesi Limonata. Kardeşlerin babaları bir ama anneleri ayrı. Türkiye’deki kardeş Selim (Keskin) babasını hiç tanımamış ve artık tanımak da istemiyor. Makedonyalı kardeş Sakıp’ın (Saban) işi bu yüzden zor. Selim İstanbul çocuğu, her yolu biliyor. Sakıp ise baba kuzusu, saf bir taşralı. İkisi de insan. Limonata’yı kaçırmayın derim. Sinemalar can sıkmaktan başka bir işe yaramayan komedi filmleriyle dolu. Limonata, başka bir ligde.