TARİH:  1 Ekim 2016
GAZETE/DERGİ: Birgün

Adana Film Festivali bitti, filmler hakkında yazıldı, çizildi. Ben yarışmada olmadığı için az izlenen ve sözü pek edilmeyen bir filmden bahsetmek istiyorum: Yelda Reynaud’un yazıp yönettiği “İnan Caddesi”nden. “İnan Caddesi” tam anlamıyla bağımsız bir film, gerilla usulü film yapmak denen şeyin tam karşılığı. Yelda Reynaud filmi sadece yazıp yönetmemiş, filmi çekmiş ve kurgulamış da. Bütün bunların tek bir nedeni var: Parasızlık. Film, son derece düşük bir bütçeyle yapılmış. Sadece iki oyuncuyla, tek bir mekânda çekilmiş. Ama bütün bunlara rağmen kendisini merakla izlettiren, karakterlerini ilginç kılan bir film çıkmış ortaya. Yelda Reynaud, sadece bütün zorluklara rağmen bu filmi yapma inadından ve inancından dolayı övgüyü hak etmiyor, festivalin görece iyi filmlerinden birini yaptığı için de övgüyü hak ediyor. Benim için “sinik” bir bakış açısına sahip olan ve karakterlerine birer böcek gibiymiş gibi bakan “Albüm”den (en iyi senaryo ve en iyi yönetmen ödülü sahibi) daha değerli bir film.

Filmin iki kahramanı, Ada (Pelin Batu) ile Davut’un (Onur Senan) terk edilmiş gibi duran bir mekanda karşılaşmalarıyla başlıyor film. Ada bayılmış, Davut ise ona yardım etmeye çalışmaktadır. Mekânın, Ada’nın babasının garsoniyeri olduğunu ve Ada’nın babasını kaybettikten sonra burada kendisini inzivaya çektiğini anlıyoruz sonra. Davut, ise Güneydoğu’da askerliğini yapmış, arkadaşlarının yanı başında ölmesine tanıklık etmiş, İstanbul’a geri döndüğünde yaşadığı travma sonrası stress sendromu nedeniyle işini sürdüremez olmuş bir genç. İki insan da kayıplar yaşamış, iki insan da suçluluk duygularının pençesinde. Bu ortak yanları. Ama ikili arasında devasa bir kültürel uçurum da var. Ada burjuva ve entelektüel, Davut ise işçi sınıfından bir genç. Davut romantik müzik deyince Ümit Besen’i anlıyor. Doğal olarak.

Bu iki genç insan bir gece boyunca yakınlaşırlar, birbirlerine yaralarını açarlar, tartışırlar, flört ederler. Ümit Besen şarkısı eşliğinde dans ettikleri sahne ise filmin en dokunaklı ve romantik anı. Böyle bir film iyi oyunculuklar olmadan mümkün olmazdı. Hiçbir film deneyimi olmayan Onur Senan’ın bu kadar iyi oynamasında hiç kuşkusuz yönetmenin payı büyük. Senan’ın James Dean’i andırdığını da ekleyeyim. Pelin Batu ise bu filmiyle en iyi oyununu çıkarmış. Film eğer yarışmada olsaydı, Batu’nun da en iyi kadın oyuncu adayları arasında önlerde olacağını söyleyebilirim.

Ada karakterinin, babasının garsoniyerinde inzivaya çekilmesini Freudyen anlamda yorumlamak da mümkün tabii. Babasına âşık bir genç kadının, babasının sevgilisi olma hayali kurabileceği, annesini dışlayabileceği en iyi mekân burası çünkü.

Sinemamız Yelda reynaud ile yeni bir yönetmen kazanmış gibi görünüyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com