Tarih: Mayıs 2005
Gazete/Dergi: Esquire

Ablasını bombalı saldırıda; annesini, babasını ve oğlunu depremde kaybetti.

Adaletin işlememesi ile ilgili pek çok şey yaşadım. İlki ablamın ve Onat Kutlar’ın öldüğü The Marmara Oteli’nin bombalanması. Bu olay, 1994’ün 30 Aralık’ında olmuştu. Aradan geçen 11 yıla rağmen hala dava sonuçlanmış değil. Son olarak usulden bozulmuştu. Gerçi ben de gazeteden takip ediyorum ama yeniden yargılanacaklar. Bir olayın üzerinden 11 yıl geçerse ve hala sonuçlanmadıysa ciddi bir sorun olduğunu düşünüyorum. Ama sadece davanın sonuçlanması ile kalmıyor. Soruşturma aşamasının doğru dürüst yürütülmediğine dair ciddi bir inancım da var. Bunun en temel nedeni de, o zaman The Marmara Oteli’nin güvenlik kamerasının çektiği görüntülerin polis tarafından kontrol edilmemesi. Kontrol etmek akıllarına geldiğindeyse, The Marmara ‘Biz bunları sildik’ diyor. Bir olay olduğunda herhalde ilk bakılacak şey oradaki güvenlik kameralarının çektikleridir. Yine de tüm bunlara rağmen doğru sonuca ulaşmış olabilirler, bilemiyorum. Ama iyi bir soruşturma yapılmamış olması, güven sorunu teşkil ediyor. Benzer bir şey depremde yaşadıklarım için söylenebilir. Depremde annem, babam ve oğlumu kaybettim. Orada da hala bir sonuç alınmış değil. Günah keçisi olarak Veli Göçer gibi bir adam bulundu, ona biraz ceza verildi ama orada binlerce insan öldü, yüzlerce bina yıkıldı. Bizimkilerin bulunduğu bina, Türkiye’nin en büyük inşaat şirketlerinden Yüksel İnşaat’ın yaptığı bir binaydı. Teorik olarak en güvenli olması gereken yerdi. Hemen yanında başka bir site vardı ona bir şey olmadı. Bizimki tuzla buz oldu. yine oradan bir sonuç çıkacağına dair güçlü bir inancım olmadığı gibi, bir sonuç çıksa bile bir-iki teknisyenin başına patlayacak. Ciddi olarak sorumluların başına bir şey gelmeyecek. Bu dava da altı seneye varmak üzere. Bir kitap olayı var ayrıca ve onda hemen ceza verildi. Akademik bir çalışma olan ‘Seks İsyanları: Toplumsal Cinsiyet, Başkaldırı ve Rock’n Roll’ kitabı müstehcen bulunduğu için hemen toplatıldı. Bu kitabın piyasada olmaması herkes için büyük kayıp. Harvard Üniversitesi Yayınevi’nin yayınladığı bir kitap sonuçta ve emeğe, paraya yazık. Benzeri bir şey; ben üniversite öğrencisiydim ve ‘cunta’ kelimesini kullanmaktan dolayı anında adalet denen şey çalıştı. Mahkum oldum ve 14 ay hapis yattım; 1982-84 arasında. Ben bir suç işlediğime inanmıyorum, ‘cunta’ demek suç değil. Aksine beni hapse atmaları bir suç diye düşünüyorum. Alıyorsun adamı üniversiteden, tecavüzcülerle, katillerle birlikte 14 ay geçirmesini sağlıyorsun. Bunun ne manası ne anlamı var? Ve bu insanlar hakkında da herhangi bir şey yapılmadı. 12 Eylül’ü yapanlar yargılanmadı ya da 12 Eylül’ü yargılamak mümkün değil. Çünkü anayasal koruma altına aldılar kendilerini. Orada bir sürü insan haksızlığa uğradı. Ve bu haksızlıklar ne tazmin edildi, ne özür dilendi, ne de bir şey yapıldı. Başlık olarak adaletle ilgili olan sorunlarım bunlar. Ne zaman adalet beni karşısında gördüğünde anında işliyor ve cezasını kesiyor, fakat diğer tarafta ben olduğum zaman gerçekleşmesi yıllar alıyor. Gerçekleşeceği bile son derece şüpheli. Biz 12 Eylül’ü hala yaşamaya devam ediyoruz. Çünkü onu yapanların işlediği suçlar ortaya dökülmediği müddetçe, o aslında sürmeye devam ediyor demektir. Devlet tarafından bana suç işlendiğini düşünüyorum. Ama onlar hala saygın kişiler. Hiçbir bedel ödemediler. Ve benim gibi bir sürü insan var. Türkiye’de adalet, güven duyamadığım bir kurum. En yakınım olan 4 insanı kaybettim ve bu kadar sene sonra somut olarak bir sonuç alamamak çok kötü bir duygu. Yaşadığımız ülkede suçların cezasız kalmayacağına yönelik ciddi bir güvensizlik yaratıyor. Ve bir şeylerin değişeceğine yönelik inancım yok.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com