TARİH: 20 Ağustos 2004
GAZETE/DERGİ: Birgün
KASAP
CHOPPER; Yönetmen: Andrew Dominik; Oyuncular: Eric Bana, Simon Lyndon, David Field; Türü: Suç-Dram; Ülke: Avustralya 2000
‘Truva’ filminin yakışıklı Hector’u Eric Bana, yirmi kilo alarak canlandırdığı korkunç ‘Kasap’ rolüyle sinema tarihine geçecek kadar iyi
Total Film dergisi, Robert De Niro’nun “Taksi Şoförü’nde (1976) canlandırdığı Travis Bickle karakterini sinema tarihinin en iyi antikahramanı seçmiş. Bu seçime ben de katılırım. Ama listede ikinci sırada yer alması gereken isim bence Eric Bana’nın “Kasap’ta canlandırdığı Mark “Chopper” Read olmalıydı. Oysa ilk 10’da “Chopper”ın adı geçmiyor. Evet, Eric Bana bu rolde sinema tarihine geçecek kadar iyi. Travis zamanında seyircileri nasıl etkilediyse, “Chopper” da bugün aynı şeyi yapıyor. Bugün derken aslında “Kasap” 3 yıllık bir film ve ilk İf Bağımsız Filmler Festivali’nde de gösterilmişti.
Antikahramanlarla özdeşleşmek seyirci için aslında sorunlu bir durum yaratıyor. Bu kahramanlar paranoyak katiller; Travis de Chopper da yargıç ve celladı oynama hakkını ve kendinde görüyorlar. Onlar bir tür misyon yerine getirdiklerine inanıyorlar: Toplumu pisliklerden temizlemek. Bu açıkça faşizan bir davranış biçimi. Zaten “Taksi Şoförü” filminin senaristi Paul Schrader yeni sağ diye adlandırılan bir akımın içinde değerlendiriliyordu. (Militarist görüşleriyle tanınan Japon yazar Mişima hakkında da bir film çevirmişti).
Bütün bunların farkında olmak yine de ne Travis’in ne de Chopper’ın ruhumu ele geçirmesini engellemeye yetmiyor. Belki de benim de ruhumun derinliklerinde paranoyak, faşizan bir katil yatıyor. (Bu noktada yazar bu itiraf karşısında şaşıran okura döner ve: “Bir şey mi dedin? Benimle mi konuşuyorsun? Burada başka biri yok!”*, der.)
Travis’le Chopper arasında bariz benzerlikler var ve hatta “Kasap”ın yönetmeni bir sahnede Eric Bana’yı ağır çekim sokakta yürüterek “Taksi Şoförü”ne gönderme yaptığını söylüyor. İki kahraman da filmin sonunda medyanın ilgisine mazhar oluyor. Ama iki kahramanı birbirinden ayıran şeyler de var. Travis karakterinin başkaldırısı ve öfkesinin daha toplumsal bir yanı vardı. Sadece suçluları değil politikacıları da hedef alıyordu. Umutsuzca aşık olduğu kadın tarafından terk edilince tırlatıyordu ve kimseyi kendisine haraç vermediği için vurmuyordu. O hakikaten kendince topluma faydalı bir şey yapıyordu. Chopper ise başından beri suçluları haraca kesen bir tür kendine Müslüman Robin Hood. O da namuslu insanlara bulaşmıyor ama suçluları cezalandırırken kendisine çalışıyor. Travis’in dengesizliğinin altında Vietnam Savaşı’na katılmışlığı varken, Chopper’ınkinde bariz toplumsal bir neden yok. Belki sadece bir türlü kendini beğendiremediği babasının etkisi var. Bu farklardan dolayı zaten Chopper antikahramanlar listemde Travis’in altında yer alıyor.
Peki Chopper’ı yani Kasap’ı etkileyici kılan ne? Başta Eric Bana’nın muhteşem oyunculuğu. Hemen hemen her sahnede onu görüyoruz ve gözümüzü ayıramıyoruz. Film Avustralyalı gerçek bir katil ve yazarın hayat öyküsünden esinlenmiş fakat baştan bir biyografi olmadığını belirtiyor. “Kasap” lakaplı Mark Read öfkesini dizginleyemeyen, cahil ama zeki, kolayca adam öldüren ya da yaralayan ama ardından pişmanlık duyan, neyi niye yaptığını kendisi de bilmeyen bir kahraman. Hayatta önem verdiği kişiler var ve onları ne olursa olsun kaybetmek istemiyor. Kendisini öldürmeye çalışsalar bile. Öldürdüğü ya da eziyet ettiği hiç kimse bize sevimli yanlarıyla da gösterilmediği için Chopper’a çok kızamıyoruz. Tabii ki onaylamıyoruz canım, siz daha önce söylediklerime bakmayın. Ama bazen onun gibi acı geçirmez biri olmak ve herkese haddini bildirmek hoş olurdu.
Reklam filmleri ve video klip yönetmenliğinden gelen Andrew Dominik bu filmiyle izlenmesi gereken yönetmenler listemize girdi. Özellikle renkleri tamamen sahnenin duygusuna göre kullanması ve oyuncu yönetimindeki başarısı sıra dışı. Eric Bana’ya gelince, o zaten bu filmden sonra dünya çapında bir star oldu.
* Taksi Şoforü filminde Travis’in ayna karşısındaki repliğinden.