TARİH:  14 Mart 2009
GAZETE/DERGİ: Birgün

Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar
411 metre yükseklikte bir telin üzerinde, hiçbir güvenlik önlemi olmadan niye yürür insan? Herkes bana baksın diye herhalde. Ölümü göze alacak kadar güçlü bir ilgi çekme isteği olmalı bunun arkasında. Star olmak için yanıp tutuşmaklı ki insan hayatını tehlikeye atarak böyle bir işe girişsin. Philippe Petit adlı Fransız ip canbazı 1974’te Dünya Ticaret Merkezi’nin (11 Eylül’de yıkılan meşhur World Trade Center binaları) iki kulesinin arasına arkadaşlarının yardımıyla gizlice ip (tel yani) geriyor ve 7 Ağustos’ta aşağıdaki insanların şaşkın bakışları arasında 45 dakika boyunca gökyüzünde yürüyor.
‘Teldeki Adam’, Petit’nin bu macerayı nasıl gerçekleştirdiğini, bir banka soygunu anlatır gibi anlatıyor. Gizlice binaya giriş, sabaha kadar bekleyiş, ipi geriş ve nihayetinde mücevhere uzanış yani ip üstünde yürümek. Fakat film Petit’nin neredeyse patolojik ruhunun derinine girmiyor. Nedir bu ilgi çekme isteğinin ardında yatan? Nedir bu ölümle flört etme arzusu? Nedir bu insanları kendi arzusu doğrultusunda kullandıktan sonra fırlatıp atmaya çekinmeyen bencilliğin doğası? Bu son soruyu şundan dolayı soruyorum: Petit, arkadaşlarının hepsine, sevgilisi de= dahil olmak üzere amacını gerçekleştirdikten sonra sırtını dönüyor. Onlar olmasa gerçekleştiremeyeceği bu yürüyüşün ardından star olmanun keyfini tek başına yaşıyor, rantını tek başına yiyor. Film bu duruma şöyle bir değiniyor finalinde. Hukuk da eşit davranmıyor işbirlikçilere: Petit çocuklara gösteri yapmakla cezalandırılırken, arkadaşları ABD’den sınırdışı ediliyor. Petit ise gökyüzünde yalnız gezen bir yıldız olmanın keyfini aşağıda kendine hayran kadınlarla paylaşıyor. Adaletsiz dünya!
Macera filmi tadında bir belgesel izlemek isteyenlere tavsiye edilir. Bir de filmin bu yıl en iyi belgesel Oscar’ı aldığını hatırlatalım.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com