TARİH:  1 Mayıs 2010
GAZETE/DERGİ: Birgün


PARLAK YILDIZ: Yaşasın aşk!
“Tanrı iyi ki kadını yaratmış!” Bu sözcükler nereden baksanız ağzıma yakışmıyor. Birincisi, tanrıya inanmıyorum. İkincisi, cümle sanki asıl olan erkekmiş de, o erkek için bir de kadın yaratılmış gibi bir izlenim veriyor. Ama ‘Parlak Yıldız’ı izlediğimde filmin baş karakteri olan Fanny Brawne’a (Abbie Cornish) aşık oldum ve film boyunca girişteki cümleyi geçirdim aklımdan. Hiçbir film karakterine belki de aşık olmadığım kadar aşık oldum Fanny’ye. Onun âşık oluş haline aşık oldum, aşkını yaşayışına, aşkı için mücadele edişine, acı çekişine, kadınsı yumuşaklığıyla, gururlu dik başlılığına, kararlılığına, merakına, öğrenme çabasına aşık oldum. Şair John Keats, Fanny’ye boşuna “Parlak Yıldız” dememiş, filmdeki Fanny gerçekten gözümüzü alamadığımız parlak bir yıldız. Hayır, Abbie Cornish en güzel kadın oyunculardan biri falan değil. Ama bu filmdeki performansı muhteşem.
Bu hafta tarihsel filmler haftası. ‘Beyaz Bant’la yüz yıl geriye gitmiştik, ‘Parlak Yıldız’ bizi iki yüz yıl geriye, yoksul Romantik şair John Keats’in hayatının son yıllarına ve dönemin Londra’sının Hampstead köyüne götürüyor. Fakat filmin merkezinde Keats değil, Fanny var. John Keats’le, Fanny Brawne tesadüfen komşu oluyorlar önce. Fanny modaya düşkün, dans etmeyi seven bir kız. Şiirden de pek anlamıyor. Ama dürüst, açık ve meraklı kişiliği onu Keats’e yöneltiyor.
Keats yoksul, kitapları satmıyor ve üstelik dönem ince hastalık dönemi. ‘Parlak Yıldız’ pek özetlenebilecek, anlatılacak bir film değil. Aşık olmak gibi bir şey. Aşık olma duygusunun, halinin sinemadaki en iyi ifadelerinden biri. Öykü anlatımı bazen zorlayıcı ama olsun. En azından seveceğiniz birkaç anı olacaktır. Campion mu, Haneke mi derseniz ben her zaman Campion derim! Kaçırmayın.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com