TARİH:  6 Ağustos 2004

GAZETE/DERGİ: Birgün

STEPFORD KADINLARI; Yönetmen: Frank Oz; Oyuncular: Nicole Kidman, Bette Midler, Matthew Broderick; Türü: Müzikal/Komedi/ Romantik; Ülkesi: ABD 2004

Çocuk da yaparım, kariyer de, diyordu Nil Karaibrahimgil bir reklam jingle’ında. Ama galiba bu iş o kadar kolay değil. Mesele çocuk yapmakta değil, kariyer yapmakta. Sevişmek yeterli çocuk yapmak için. Ama kariyer yapmak için didişmek gerekiyor. Hele kapitalizmin rekabetçi, yarışmacı ortamında. En yukarıya tırmanmak, en acımasızların, en hırslıların, en duyarsızların yapabileceği bir iş. Erkeklerin bu kimliğe bürünmelerine alışıldı ama iş kadınlara gelince durum biraz daha hassaslaşıyor. Kadınların sertleşmesine, acımasızlaşmasına alışılamadı. Bu alışılamamadan anti-feminist sonuçlar da çıkarılabilir, kadınlıkta hala bir umut ışığı görüldüğü de. 

Yakında gösterime girecek olan “Honey” ve “Keşke 30 Olsam” filmlerinin kadın kahramanları kariyer yapmanın duyarsızlaşmakla eş anlamlı olduğu sonucunu çıkarıyor. Bugün gösterime giren “Stepford Kadınları” da tipik bir başarılı iş kadını portresi çizmekle işe başlıyor. Joanna (Nicole Kidman) gözlerinde dolar işaretleri dönen, hırslı bir televizyon kanalı yöneticisi. Ama bol reytingli programlarından birinin mağduru kanal için tehdit oluşturunca, kendisini kapı dışında bulur. Kocası Walter (Mathew Broderick) ve iki çocuğuyla birlikte New York’u terk edip, Connecticut’taki Stepford’a taşınmaya karar verdiklerinde Joanna en koyusundan bir depresyon içindedir. Ama Stepford yitirilen insani değerlerin kazanılacağı en son yerdir. Buranın kadınları bir başka uçta yaşamaktadır. Hepsi kadın hayatının evle sınırlı olduğu bir dönemde yaşıyor gibidirler. Kıyafetleri 50’lerden kalmış gibidir, hepsi alımlı, bakımlı ve güzeldir ve aerobik hareketleri bile ev işleriyle ilişkilendirilmiştir. Claire (Glenn Close) ve eşi Mike (Christopher Walken) görünüşe göre bu kasabayı fiilen yönetmektedirler. Joanna bu mükemmel seks ve ev kölesi kadınların ardında yatan gerçeği aramada kendisi gibi uyumsuz iki New Yorklunun, Bobbie (Bette Midler) ve eşcinsel Roger’ın (Roger Bart) yardımına başvurur. 

Film komediyle gerilim arasında salınırken Stepford’un erkeklerin, kadınlar üzerinde yitirdikleri kontrolü yeniden ele almak için geliştirdikleri bir düzene sahip olduğunu düşünürüz. Ama işin aslı tam öyle de değildir. 

Film hakkında duyduklarımız, stüdyonun sonuçtan memnun olmayıp değişikliklere gittiği yönünde. Ama sonuçta kafası karışık bir film çıkmış ortaya. Mesela Stepford kadınları birer robot mu, yoksa kafasına çip yerleştirilmiş insanlar mı? Eğer ikinci seçenek doğruysa, nasıl bir ATM makinesi gibi para veriyorlar? Toplumsal cinsiyet rolleri, iş ve ev hayatı ikilemi üzerine ilginç şeyler söyleyebilecek bir konuya el atmasına rağmen film ne yapıp edip ciddiye alınacak bir şey söylememeyi başarıyor. 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com