TARİH: 29 Ocak 2011
GAZETE/DERGİ: Birgün
‘Paramparça Aşklar, Köpekler’ ve ‘Babil’ gibi filmleriyle tanıdığımız Inarritu, damgasını vurduğu kesişen hayatlar tarzı filmler yapmayı bırakmış gibi görünüyor. Yeni filmi ‘Biutiful’un görece çizgisel, düz ilerleyen bir öyküsü var.
Inarritu’nun en Hıristiyan, en dindar ve ahlakçı filmi de bu sanırım; gerçi geri dönüp, eski filmlerine bir kez daha bakmadan bu yargımdan emin olamam. Senaristi Arriaga’yla işbirliğine son veren Meksikalı yönetmen bu kez Barselona’da geçen bir öykü anlatıyor. Uxbal (Javier Bardem) Barselona’da marjinal ve yasadışı denilebilecek (aslında yasaların göz yumduğu) işlerde çalışan yoksul bir adam. Çinlilerin sağlıksız koşullarda ürettiği taklit malları, Afrikalı göçmenlere sattırıyor, aracılık yapıyor. Uxbal’ın iki çocuğu ve dengesiz bir karısı var. Bütün bunların üstüne, Uxbal ağır hasta, prostat kanseri. Çişini tutamıyor, işerken kan geliyor vs.
Uxbal mutlak biçimde cinsiyetsiz biri. O kadar ki altına bebek bezi bağlayarak dolaşıyor, bir bebek kadar cinsel anlamda işlevsiz bir organı var. Bu cinsiyetsizliği, Uxbal’ın iyinin iyisi yüreğiyle bileştirince karşımıza bir peygamber ya da melek çıkıyor. Ya da başkalarının günahları için ölen bir İsa figüründen söz etmek en anlamlısı belki. Uxbal’ın ölülerle konuşabildiğini, onların bu dünyadan öbür dünyaya geçişlerini kolaylaştırdığını da bu tabloya eklemek lazım.
Fakat mutlak iyi bile olsanız bu dünya o kadar kötü ki, yapacağınız eylemlerle kötülüğe yol açmamanız, o kötülüğün bir parçası olmamanız mümkün değil. Uxbal bütün iyiliğine rağmen, kötülüğe yol açıyor. Kaçak Çinli işçilerin çalışma koşullarını düzeltme çabası, tam tersi sonuç veriyor.
Uxbal’ın ailesinin tarihini de az çok görüyoruz. Uxbal’ın babası, Franco’nun kurbanlarından biri. Bu da filme tarihsel ve politik bir boyut kazandırıyor. Ama gelin görün ki, bütün bu Brechtyen temalar, politik göndermeler, ahlakçılığın altında eziliyor. Filmde gayet Erdoğansal bir damar olduğunu ve bu damarın diğerlerine baskın olduğunu düşünüyorum. Bütün kötülerin seks ve alkolle (uyuşturucu) kontrolsüz bir ilişkisi var. Çinli işçilerin patronları, sado/mazo eşcinsel bir çift. Bu çift filmdeki en vahşi, en kötü karakterler. Uxbal’ın abisi, gece kulüplerinde seks ve uyuşturucu batağına batmış durumda ve Uxbal’ın karısıyla yatıyor. Uxbal’ın karısı da cinselliğini kontrol edemiyor. Uxbal ise daha önce de söylediğim gibi, cinsiyetsiz bir melek.
Filmin bu ahlakçılığı ve kopkoyu karanlığı boğucu bir etki yapıyor. Yine de insanlığın ileri kapitalist bir ülkedeki acıklı haline bakan, anlamaya çalışan bir film ‘Biutiful’. Ahlakçılığa ve dine fazla prim verse de çabasında iyi niyetli bir yan var.