TARİH: 31 Mart 2012
GAZETE/DERGİ: Birgün
Ankara Uluslar arası Film Festivali bu yıl 23. kez izleyicilerle buluştu. Gayet doyurucu bir programı vardı festivalin. Altman, Antonioni, Bela Tarr ve Chantal Akerman gibi ustaların eski/ yeni filmleri sadece festivali doyurucu bir etkinlik düzeyine çıkarıyordu zaten. Bu yılki ulusal uzun metraj film yarışması seçiciler kurulunda ben de yer aldım. Profesör Sami Şekeroğlu, yazar Osman Şahin (mahpushane arkadaşım), yönetmen Çiğdem Vitrinel ve görüntü yönetmeni Doğan Sarıgüzel jüri arkadaşlarımdı. Böylesine değerli üyeleri olan bir jüride yer almaktan büyük gurur duydum ama bundan öte çok da keyif aldım. Uyumlu bir ekiptik, dolayısıyla karar toplantımız da son derece verimli ve sakin geçti. Elbette ki kararlarımız tartışılır; hatta başka bir gün biz de farklı kararlar alabilirdik. Ama belirli bir an ve mekânda alınan kararlar bunlar ve bizce en doğru olan seçimleri yaptık. Elbette ki ödül almayan eserleri beğenmediğimiz gibi bir sonuç çıkarılmamalı.
“Entelköy Efeköy’e Karşı” en iyi film, en iyi yönetmen, en iyi senaryo (Yüksel Aksu)ve en iyi umut veren kadın oyuncu (Ayşe Bosse)ödüllerini alarak festivalin birincisi oldu. Aksu’nun filmi hakkında gösterime girdiği zaman yazmıştım. “Entelköy Efeköy’e Karşı” popüler sinemayı Brecht’le buluşturan, daha doğrusu popüler ile sanat sineması arasındaki ayrımları azaltmaya çalışan ve çevreci mesajları olan eğlenceli bir film. Sanırım festivalin bir halk/izleyici ödülü olsaydı, o ödülü de kazanırdı çünkü en coşkuyla karşılanan film oydu.
Festivalin diğer öne çıkan filmleri “Aşk ve Devrim”, “Yangın Var” ve “Canavarlar Sofrası” oldu. “Aşk ve Devrim “ “Mahmut Tali Öngören Özel Ödülü” başta olmak üzere iki ödül daha kazandı: Ayberk Pekcan en iyi yardımcı erkek oyuncu, Gün Koper ise en iyi umut veren yeni erkek oyuncu ödüllerini aldılar. “Aşk ve Devrim” sosyalist bloğun çöktüğü yıllarda, ülkemizdeki öğrenci hareketine samimi ve biraz da karamsar bir bakış getiriyordu. Yönetmen Serkan Acar’ın da söylediği gibi aşk ve devrimden çok aşksız ve devrimsiz kalmayı anlatıyordu.
“Yangın Var” eski yazarımız Koray Çalışkan’ın yapımcılığında Murat Saraçoğlu’nun yönettiği bir popüler sinema örneğiydi. Bu film hakkında da daha önce yazmıştım. “Yangın Var” popüler bir sinema örneği olmanın yanı sıra, politik olarak da doğru şeyler söyleyen, barışa katkı sağlamaya çabalayan değerli bir çalışmaydı. Filmin başrol oyuncuları Osman Sonant ve Nesrin Cavadzade en iyi erkek ve kadın oyuncu seçilirken, Erkan Erdem de en iyi kurgu ödülünü aldı.
Festivalin belki de en değişik filmi “Canavarlar Sofrası”ydı. SİYAD jürisince en iyi film seçilmesinin yanı sıra ana jüriden de dört ödül aldı. “Canavarlar Sofrası” belirsiz bir zamanda belirsiz bir ülkede geçen bir film. Anonimlik duygusunu artırmak için filmin dili İngilizce olarak seçilmiş. Distopik bir zaman söz konusu olan. Devlet kontrolünün çok arttığı, insan ilişkilerinin son derece sertleştiği, berbat bir dönem bu. Yine de insanlar sosyalleşiyorlar ama dostluk demek çok zor kurdukları ilişkilere. Cesur ve özenli bir çalışma “Canavarlar Sofrası” ama ticari şansı yok. Ramin Matin umut veren yeni yönetmen, Deniz Eyüboğlu aydın en iyi görüntü yönetmeni, Barış Diri en iyi özgün müzik ve Gizem Erdem en iyi yardımcı kadın ödülleri alarak “Canavarlar Sofrası”nı festivalin öne çıkan filmleri arasına soktular.
Ümit Ünal’ın “Nar”ındaki çalışmasıyla Elif Z. Taşçıoğlu da en iyi sanat yönetmeni ödülünü aldı. “Nar” insan ilişkilerindeki ezen, ezilen, sömüren sömürülen dinamiklerine çarpıcı bir bakış getiren önemli bir çalışmaydı.
Ankara Film Festivali’nin en önemli sorunu parasızlık gibi gözüküyor. Sponsor eksiği önemli bir handikap. Ayrıca büyükşehir belediyesi de festivale destek olmuyor. Ankara’nın bu en köklü ve en kapsamlı film festivali daha iyi bir bütçeyi hak ediyor. Son bir söz Ankara’nın sinema seyircisine. Filmlerin sonrasında düzenlenen soru cevap bölümlerinde seyircilerin sorduğu sorular çok düzgündü. Ankara seyircisi doğrusu gördüğüm belki de en kültürlü ve en efendi seyirci. Çok daha fazla olanağı olan bir festivali hak ediyorlar.