TARİH:  30 Ekim 2010
GAZETE/DERGİ: Birgün


Parayla saadet olmaz

Facebook birçoğumuzun hayatında önemli bir yer tutuyor. Kendimizi sevilen, ilgi duyulan biri gibi hissetmemiz için önemli bir mecra facebook. Peki ama facebook arkadaşları gerçek arkadaşlar mı? Eğer öyle olsa facebook’u icat eden adamın bir sürü gerçek arkadaşı olması gerekirdi. “Sosyal Ağ” bize durumun öyle olmadığını anlatıyor.

Harvard’dayız. En elit öğrencilerin okuduğu bu okulda keskin bir sınıf ve ırk ayrımı var. Okulun herkesin üyesi olamadığı, üye olanların da aşağılayıcı faşizan ritüellerden geçtiği kulüpleri mevcut (faşizm, Batı kültürünün bu mabetlerinde dolu dizgin sürüyor). Mark Zuckerberg belki o kulüplerdeki herkesten daha zeki ama yine de o kulüplere ancak hayallerinde üye olabiliyor. Haset ve kıskançlık dolu biri Mark. Öfkesinin haklı bir yanı var. Bu iğrenç sınıf ayrımından nefret ediyor ama Mark sınıf farkını yok etmek değil, en üsttekilerin arasında yer almak istiyor.  Mark’ın kendi değer yargıları oluşmamış tam olarak. Ve sosyal olarak az gelişmiş bu genç adam elbette kendisine saygısı olan bir genç kadını mutlu edemiyor. Erica’nın Mark’tan ayrılışına giden ve yüz metre temposunda ko(nu)şulan bir diyalogla başlıyor film. Erica’nın sert şutuyla ilişkiden kapı dışarı edilen Mark intikamını bilgisayar başında almaya çalışıyor. Önce doğrudan Erica’yı aşağılıyor, ardından bütün kadın kısmını. Ama bunu yaparken internetin potansiyellerini keşfediyor. Başkaları da Mark’ın potansiyellerini… Okulun Aryan ırk mensubu, sporcu ve aristokrat iki genci Yahudi Mark’tan Harvard öğrencilerine özgü bir site kurmasını talep ediyorlar, inceden inceye Mark’ı aşağılamayı sürdürerek. Site doğal olarak okulun erkek milletinin düşündüğü tek şeye odaklı: Daha fazla seks yapabilmek, daha fazla kadın tavlayabilmek!

Mark bu süreçte facebook’u kuruyor. Başta ortak olduğu arkadaşı Eduardo’yu bir aşamada sırtından atıyor. Mark’ın bu davranışını filmin haksız gösterdiğini düşünmüyorum. Eduardo’nun vizyonu Mark’a göre çok güdük kalıyor. Mark’ın davranışı acımasızca ama Eduardo da davranışlarında haklı gözükmüyor. Açıkçası filmde Erica dışında saygı duyulacak herhangi bir başka karakter yok. Ama Erica da filmde çok az gözüküyor. Mark’ın aklından hiç çıkmasa da ve davranışlarının ardındaki temel motivasyon kaynağı olsa da Erica çok az yer alıyor filmde. Erica’nın filmdeki bütün diğer karakterlerden farklı olarak tatmin edici sosyal ilişkiler yaşadığını tahmin ediyoruz ama göremiyoruz ne yazık ki. Görebilsek, belki Mark’ın zavallılığı daha çok ortaya çıkacak. Bu haliyle, üzülünecek bir yalnızlığı olan ama daha çok da kendisinden çok daha kötü ve değersiz pislikler karşısında zafer kazanmış biri olarak karşımıza çıkıyor Mark Zuckerberg. Filmin asıl anlatmak istediği bir başarı öyküsü mü, yoksa başarının anlamsızlığı mı? Galiba ikisi de. Bu hafta yazdığım diğer film için keşke biraz daha hızlı olsa diye düşünmüştüm. Bu film için de keşke biraz daha yavaş olsaydı dedim.
 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com