TARİH:  4 Haziran 2011
GAZETE/DERGİ: Birgün

Felekten Bir Gece Daha

Amerikan komedisi “Felekten Bir Gece Daha” ile ırkçı telden çalmaya devam ediyor. Bu dizinin ilki olan “Felekten Bir Gece”de de Meksikalılara yönelik aşağılayıcı espriler vardı. Pek sevilen o filmde çok sıkıldığımı hatırlıyorum. Bu kez “sıkılmayacağım, ben de herkes gibi çok eğlenip, güleceğim” diye girdim sinemaya galiba… Baştaki birkaç espriye en yüksek sesle gülen bendim. Ama ne zaman ki filmin mekânı ABD olmaktan çıkıp Tayland oldu, filmden de kötü kokular yükselmeye başladı. İki “Felekten Bir Gece”nin yapısı aşağı yukarı aynı.
Bir arkadaşlarının evlenmesinin arifesinde 3 arkadaş aldıkları uyuşturucunun etkisiyle kopar ve sabah ayıldıklarında kendilerini içinden çıkılması çok zor problemlerin ortasında bulurlar. Yakışıklı, dişçi ve ergen olarak adlandıralım bu üçlüyü. Dişçi Taylandlı bir kadınla evlenecektir ve dolayısıyla düğün de Tayland’da olacaktır. Dişçinin kayınbiraderi de üçlüyle birlikte ABD’den Tayland’a uçar. Düğün öncesi son gece üç arkadaş ve 16 yaşındaki dahi kayınbirader birer bira içer ve… sabah uyandıklarında yine her şey berbat olmuştur. Ne olmuşsa üçlü Bangkok’un kenar mahallelerinden birindedir ve kayınbirader kayıptır. İşin daha da kötüsü genç ve dahi Taylandlının orta parmağı kayıp değildir! Kayıp delikanlının kesik parmağı suyla dolu bir kabın içindedir.

AMERİKALI AĞEBEYLER EŞLİĞİNDE ERGENLEŞME TÖRENİ
Şimdi burada bir duralım. 16 yaşında şahane çello çalan, tıp fakültesine erkenden girmiş ve muhtemelen cerrah olacak bir gencin parmağı kopmuştur ama bu çok önemsiz bir şey gibidir film boyunca. Taylandlı genç bile umursamaz durumu. Oysa artık ne eskisi gibi çello çalabilecek ne de belki idealindeki mesleği icra edebilecektir.  Ama bu üçüncü dünyalıların ne hayatları ne de uzuvları pek önemli değildir. Önemli olsaydı böyle sapır sapır ölmez ve öldürülmezlerdi herhalde! Aslında Taylandlı genç Amerikalı ağabeyleri eşliğinde bir erginleşme (inisiasyon) töreninden geçmiş, sembolik olarak kastre edilmiş ve erkekliğe adım atmıştır.
Delikanlının kesilen parmağı sanki kesilen penisidir, sanki gerçekleşen bir sünnet törenidir. Ki zaten filmde bu kesik parmağa bir iki defa penis muamelesi yapılır. Yetişkinler Amerikalıdır, üçüncü dünyalılar ise çocuk! Uğur Kutay’ın Documentarist’te düzenlediği atölyede anlattığı tam da buydu. Batılı sinema tarihinin başından beri üçüncü dünyalıya en fazla “çocuk” gözüyle bakar. Eğer, yaratık gözüyle bakmıyorsa! Gerçi filmin sonunda dişçi de Taylandlı kayınpederinin gözünde erkeklik sınavını vermiş gözükür ama Amerikalı kahraman babaya posta koyarak, söke söke alır hakkını, Taylandlı delikanlı gibi biat ederek değil.
Tayland’daki çocukların seks objesi olarak alınıp satılması filmde bir espriye malzeme edilir. Eğer seks ticaretine konu olan Amerikalı ya da Batılı  bir çocuk olsaydı bu espri aynı rahatlıkla yapılabilir miydi? İmkanı, ihtimali yok! Yine filmde üç kafadarın çektirdiği fotoğrafları görürüz. Fotoğrafların birinde filmin kahramanları Vietnam’da yapılan bir infazı yeniden canlandırır. O korkunç fotoğraf çok iyi bilinir. Ölen de öldüren de Vietnamlı’dır, biri diğerinin kafasına silahı doğrultmuştur. Ölecek olan kafasını yana eğmiş, gözlerini kısmış dehşet içinde tetiğin çekilmesini bekler. Öldüren Amerika yanlısıdır, ölen bağımsızlık. İşte filmin sonunda bu acı olayla da dalga geçilir! Filmin Amerikalı yakışıklısı Taylandlı arkadaşının kafasına silahı doğrultmuş, o da gözlerini kısmış ve başını yana eğmiştir. O fotoğrafın aslında yani gerçeğinde öldürülen bir Amerikalı asker olsaydı bugün o resimle dalga geçilebilir miydi? İmkânı, ihtimali yok!
Tayland’da düzeni sağlamaya çalışan tek kişi ise Amerikalı bir Interpol polisidir! Filmde hayvanlara yapılan kötü muamele de rahatsız ediciydi. Ama yazının başında da söylemiştim, film fena başlamadı. Zach Galifianakis, ergen kalmış yetişkin rolünde çok komikti hakikaten. Ama komedi erken bitti.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com