TARİH: 14 Haziran 2008
GAZETE/DERGİ: Birgün
Adana Film Festivali’nin zamanın akışına direnen bir ruhu var. Geçtiğimiz yıl ‘Yılmaz Güney Ödülü’ kel alaka ‘İlk Aşk’a verilmiş olsa da orada öyle duruyor ve Güney’in devrimci ruhu festivali etkilemeye devam ediyor. Ödül töreninde en büyük alkışı festivalde bu ruhu en iyi temsil eden filmlerden birinin sahibi Cem Öztüfekçi boşuna almıyordu. ‘Ayak Altında’ adlı kısa metrajlı filmine verilen ödülü alırken Öztüfekçi “Bu filmi işçilerle birlikte yaptık “diyor ve ödülünü “1 Mayıs bayramını kutlayamayan işçiler”e ithaf ediyordu. ‘Made in Europe’la Yılmaz Güney Ödülü’nü alan İnan Temelkuran da Yılmaz Güney’in filmlerinden ne kadar etkilendiğini söylediğinde büyük alkış aldı. Zaten festivalin büyük ödülü de bir devrimcinin son günlerini anlatan ‘Sonbahar’a gitti. ‘Sonbahar’, (‘Babam ve Oğlum’u da hatırlatan bir şekilde) hapiste ve ‘hayata dönüş operasyonunda’ sağlığını yitiren, çıktığında çevresiyle iletişim kurmakta zorluk çeken bir solcunun öyküsünü duyarlı bir dille, ağdalılığa düşmeden ve etkileyici bir görsel dille anlatmayı başarıyordu. Yönetmen Özcan Alper bir ilk film için çok başarılı bir filme imza atmıştı.
Sinemamızda ender rastlanan işçi filmlerinden bir örneği ise geç bir şekilde Adana’da izleme fırsatı buldum. ‘Hazan Mevsimi’ni basın gösteriminde izleyememiştim. Genelde beğenilmeyen, geçen sene Antalya’ya kabul edilmeyen bu filmi, doğrusu ben beğendim. Hatta kimi sahnelerini çok etkileyici buldum. Mehmet Eryılmaz’ın umudunun kırılmamasını ve yeni filmlerle karşımıza çıkmasını umuyorum.
Bütün bunlardan çıkan sonuç: Sinemamızda ümit var! Neoliberal dalga her şeyi silip süpürmüş değil ve canlı bir sol damar atmaya devam ediyor.