TARİH: 21 Nisan 2012
GAZETE/DERGİ: Birgün
Boş ver filmleri filan Seyfi. Bizim sana ihtiyacımız var! Çabuk iyileş Seyfi. En iyi dileklerimiz seninle…
Seyfi Teoman hastanede komada yatıyor. Seyfi, hastanede yatıyorsun, komada. Bu yazdıklarımı daha sonra okuyacak Seyfi. Daha sonra okuyacaksın. Seni biraz anlatmak istiyorum müsaade edersen. Müsaade edebilsen, keşke.
Seyfi’yi ilk galiba bir otobüste tanıdım. Belki Antalya Film Festivali’ndeydik, otel sinema arasında yol alıyorduk. Yamaç tanıştırdıydı bizi. İlk prodüksiyon işlerinin senin filmin olacağını söylediydi. Sonradan “Tatil Kitabı “olacak, Altın Lale kazanacak filminden söz ediyordu. Filminden söz etmeni istemiştim, elinden geldiğince anlatmıştın, pek de anlatılabilecek olmayan filmini. Sende insanı rahat ettiren bir şey var Seyfi. İnsan hem akıllı ve bilgili bir insanın yanında olduğunu fark ediyor hemen, hem de ayakları yere basan, burnu zerre kadar büyük olmayan biri olduğun anlaşılıyor anında. Bunun verdiği cesaretle olsa gerek, senin Mithat Alam Film Merkezi’nde verdiğin kısa film kursuna katıldım. Filmlerini eleştireceğim birisinin öğrencisi olmak, o kadar da kolay bir karar olmamalıydı aslında. Başka biriyle belki zor olurdu. Ama söz konusu sen olunca açıkçası pek de çekinmedim. Hem sinemayı filmlerden öğrenmiyor muyuz? Filmleri de başka birçok insanın yardımı ve katkısıyla aslen yönetmenler yapmıyor mu? O zaman zaten, yönetmenler benim öğretmenlerim!
Sinemaya girişin muhteşem oldu ama sende herhangi bir değişiklik olmadı. Aynı ayakları yere basan, aynı düzgün insan olarak kaldın. İkinci filminle (“Bizim Büyük Çaresizliğimiz”) Berlin’de yarıştın! Vay, canına! Yapımcılığını yaptığın ilk film, “Tepenin Ardı”, Berlin’den iki ödülle dönüp, İstanbul’da Altın Lale’yi kazandı! Hiç boşun olmadı! Her yaptığın iş, ses getirdi. Bundan sonra da olmayacağına inanıyorum.
Fakat, boş ver filmleri filan. Bizim sana ihtiyacımız var! Çabuk iyileş Seyfi. En iyi dileklerimiz seninle…