TARİH: 2009
GAZETE/DERGİ: Birgün
Wenders de Antonioni’nin ‘Cinayeti Gördüm’ ve Bergman’ın ‘Yedinci Mühür’üne gönderme yaptığı filminde bu işin altından kalkamamış .
Wim Wenders sinemada büyük bir isim ama sürekli küçük işler çıkarıp duruyor karşımıza. “Palermo’da Yüzleşme”nin Cannes’da Altın Palmiye için yarışmış olması sadece Wenders’in isminin büyüklüğüne bağlanabilir. Film, Finn adlı bir fotoğrafçının annesinin ölümünden sonra ölümle hesaplaşması ve hayata yeniden bağlanmasının hikâyesini konu ediniyor. Ama annenin ölümü filmde yeterince güçlü bir şekilde vurgulanmıyor.
Yani film hayatının anlamı konusunda bunalıma giren ve ölüm düşüncesiyle barıştıktan sonra yeniden hayatın tatlarına ve başka insanlara kendini açabilen bir insanın öyküsü olarak da görülebilir.
Finn kalabalık içinde yalnızlık yaşarken ölümle karşılaşmaya başlıyor. Ölüm karşısına Dennis Hopper kılığında çıkıyor. Finn bir kez de Lou Reed kılığında psikiyatr mı nedir biriyle daha karşılaşıyor. Bunun anlamı sadece yönetmende gizli olsa gerek. Filmin başrolünde Die Toten Hosen adlı Alman grubunun solisti Campino var. Campino oynayamıyor. Finn pek anlaşılır olmayan (Palermo adlı bir tekne görüyor ve…)bir ilhamla Sicilya’nın Palermo kentine gidiyor ve güzel bir ressam/restoratörle tanışıyor. Bu rolü canlandıran Giovanna Mezzogiorno için de pek iyi şeyler söylemek mümkün değil. Zaten inandırıcı bir karakteri yok onun da. Filmin müzikleri güzel ama yönetmen mp3 çalarında sevdiği ne varsa filme tıkıştırmış. Bunu da filmin kahramanının dinlediği müzikler şeklinde filmine yedirmiş. Hayata dair büyük laflar etmek kolay değil. Wenders de Antonioni’nin ‘Cinayeti Gördüm’ (Blow Up) ve Bergman’ın “Yedinci Mühür”üne gönderme yaptığı ve söz konusu iki yönetmene adadığı filminde bu işin altından kalkamamış. Kısacası Wenders için bu film bazında söylenebilecek en iyi şey hâlâ müziği yakından takip ettiği ve iyi bir zevke sahip olduğu.