TARİH: 15 Mayıs 2010
GAZETE/DERGİ: Birgün
En yeni Robin Hood enteresan bir film çünkü efsanenin başladığı anda film bitiyor. Robin Hood 1200’lü yıllarda İngiltere’nin Nottingham bölgesindeki Sherwood Ormanı’nda yaşadığı varsayılan folklorik bir karakter. Robin Hood’un asıl özelliği tabii ki adalet ve eşitlikten yana oluşu, zenginlerden çalıp yoksullara dağıtması. Ridley Scott’un yönettiği son film ise, bu efsane karaktere tamamen gerçekmiş muamelesi çekiyor ve işini gereğinden fazla ciddiye alıyor. Açıkçası ben sıkıldım filmi seyrederken ama bu konuda yalnız kaldığımı söylemeliyim. Çevremdeki genel kanı filmin çok başarılı olduğu yönündeydi.
ROBİN HOOD’UN DÜNÜ BUGÜNÜ
Robin Longstride, Robin Hood olmadan önce Aslan Yürekli Rişar’ın ordusunda okçu olarak görev alıyor. Haçlı seferlerinde Müslüman katliamlarından sonra Rişar geriye dönerken de karşısına çıkan kaleleri ve şatoları yağmalıyor. Ama bu sırada ölüyor. Zaten ordudan ve kraldan sıtkı sıyrılmış olan Longstride ve arkadaşları başlarının çaresine bakıyorlar. Ölmüş şövalyelerin kılığına girerek ülkelerine geri dönüyorlar. Ama Longstride, şövalye Robert Loxley’ye ölmeden önce verdiği sözü tutuyor ve şövalyenin kılıcını babasına geri götürüyor. Baba Loxley, Robin Longstride’dan oğluymuş gibi davranmasını istiyor, böylece öldüğünde toprakları gelini Marion’un elinden alınamayacaktır. Filmin üç kağıtlarından biri de toprak ağası bir baronun eşi olan Marion’u nerdeyse emekçi bir köylü kadın gibi çizmesi.
Rişar’ın tahtına geçen John ise kendisine bağlı derebeyliklerini acımasızca vergilendirmektedir. Akıl hocası ise Fransızlara çalışan Godfrey’dir. Godfrey bir yandan İngiltere’de iç savaş çıkarmaya çalışırken bir yandan da Fransızların İngiltere’yi işgal etmesi için çaba harcar. Robert Loxley rolündeki geleceğin Robin Hood’u olacak olan Robin Longstride (hâlâ beni takip edebiliyor musunuz?) ise bu arada babasının bir mason (yani taş ustası) olduğunu ve Magna Carta’nın (kralla derebeyleri arasındaki hukuk bildirgesini) ilk taslağını yazdığını öğrenir ve sonra bir yandan Fransızlarla savaşır ve vatanını kurtarırken, bir yandan da kralın yetkilerini kısıtlama mücadelesine girer. Ülkesini işgalden kurtarır ama kendini kralın nefretinden kurtaramaz. Ve sonuçta kanun dışı bir hayat sürmek üzere ormana (hood’a) çekilir. Soylu ama topraklarını krala kaptırmış sevgilisi Marion da onunla birliktedir elbette. Kısacası kral eğer engellemeseymiş, Robin Hood ve Marion beş bin hektar toprağın rantını afiyetle yiyecekler, köylülerin ise nefesi kokmaya devam edecekmiş. Robin Hood efsanesi de olmayacakmış.
ABD’nin gündemiyle bizim gündemimiz çok farklı ve ABD’li film eleştirmenlerinin (buna değinen iki eleştiri okudum) bu filmde ABD faşistlerinin yeni hareketi ‘tea party’ yanlısı bir mesaj görmeleri insanı başta şaşırtıyor. Tea party’ciler aşırı liberaller ve liberalizm uç noktasına çekildiğinde faşizmle buluşuyor. Bir zamanlar 170 kişinin ölümüne neden olan Oklahoma bombacısı Timothy McVeigh de mesela bizim politik kategorilerimizle anlaması zor biridir. McVeigh, hükümeti faşistlikle suçlayan bir faşistti mesela. Tea Party’cilerin gündemindeki en önemli madde vergilerin azaltılması. Robin Hood’da da en önemli konu kral ile baronlar arasındaki vergi kavgası. Film kralı vergi toplamada tamamen haksız gösteriyor. Muhtemelen öyledir. Fakat bugünün ABD’sinde vergiden yana olmak daha fazla sosyal devlet istemek ve sağlık reformunu desteklemek, vergi karşıtı olmak ise daha fazla “bırakınız yapsınlarcı” olmak anlamına geliyor. Filmler de bugünün seyircisi için yapıldığına göre Robin Hood filmi vergi karşıtı baronların yanında yer alırken, günümüzün vergi karşıtı zengin kapitalistlerini, tea party’cileri desteklemiş mi oluyor? İddia öyle yaptığı yönünde. Anlaşılan bu konu daha bir müddet tartışılacak.
Filmin elbette görkemli sahneleri var ama karakterler çok iyi oyuncuların varlığına karşın derin değiller. Fakat Max von Sydow’u muhtemelen son büyük rollerinden birinde görmek için seyredebilirsiniz filmi. Bir de efsanenin gerçekten başlayacağı devam filmlerine hazırlık yapmak için. Umarız onlar daha eğlenceli olurlar. Ve düşmeselermiş kötü kraldan temelde farklı olmayacak soyluları kahramanlaştırmak yerine gerçek yoksullardan yana filmler olsunlar.