TARİH: 27 Ekim 2007
GAZETE/DERGİ: Birgün
Devrim bazen kötüdür
Persepolis, ne ‘hem cennet, hem cehennem’ vatanlarında yapabilen, ne Batı’da kendini evinde hisseden geri kalmış ülke aydınının dramını çok iyi anlatıyor.
Orijinal adı: Persepolis Yönetmen: Vincent Paronnaud, Marjane Satrapi Seslendirenler: Catherine Deneuve, Danielle Dar rieux, Simon Abkarian, Chiara Mastroianni Türü: Animasyon Ülke: Fransa
Çizgi film deyince aklımıza bazen yetişkinlerin de zevk alabileceği ama temelde çocuklara yönelik, fantastik filmler gelir. İçeriklerindeki fantezi dozunun yüksekliğine karşın bu filmlerin çizimleri neredeyse ‘normal’ filmlerin gerçekçilik düzeyini bile aşar. Ratatuy’da ya da Kayıp Balık Nemo’daki ayrıntı zenginliği insanı hayrete düşürür.
Persepolis’te ise tam tersi bir durum var. Anlatılanlar fanteziden değil gerçek bir hayat hikayesinden kaynaklanıyor ama çizimler olabildiğince gerçekçilikten uzak, tamamen stilize. Persepolis büyük ölçüde siyah-beyaz bir film ve film sadece insan duygularının ya da düşüncelerinin ifadesi söz konusuysa ayrıntılara önem veriyor. Ama anlatmak istediğini mükemmel biçimde anlatıyor.
Hiçbir şey eskisi gibi değil
Marjane Satrapi’nin özyaşamsal çizgi romanları filmin temelini teşkil ediyor. Küçük İranlı kız Marjane’nin ve ailesinin mollaların gerici devrimi sırasında yaşadıklarıyla başlıyor Persepolis. İran’ın İslam devrimi, gericiliğine karşın temelde bir halk hareketine dayandığı için solcuların ve komünistlerin desteğini kazanıyor önce. Marjane’nin Şah rejiminde işkence gören, yıllarca hapis yatan akrabaları var böyle. Devrime sevinen solcular, kısa bir süre sonra devrimin asıl hedefinin kendileri ve savundukları değerler olduğunu acı bir şekilde öğreniyorlar. Kadınlar hayatı en zorlaşan kesimlerin başında geliyor. Lafını sakınmayan küçük Marjane’yi korumak isteyen ailesi Avusturya’ya okumaya gönderiyor. Böylece Marjane sürgünle daha çocukluğunda tanışıyor. Yurtdışı özgürlük demek olsa da hayat hiç de cazip değil Müslüman bir Doğulu için. Önyargılarla, duyarsızlıklarla ve ırkçılıkla karşılaşıyor Marjane. Aşk acıları da üzerine binince yeniden vatanına dönüyor ama hiçbir şey eskisi gibi olamıyor.
Yılın en iyi filmlerinden biri
Geri kalmış ülkelerin aydınları kendilerini bulacaklardır Persepolis’te. Ne ‘hem cennet hem cehennem’ vatanlarında yapabilen, ne Batı’da kendini evinde hisseden g ri kalmış ülke aydınının dramını çok iyi anlatıyor Persepolis. Sadece bununla kalmıyor, Marjane’nin bilge büyük annesi vasıtasıyla çok değerli yaşam dersleri de veriyor.
Hem stili hem içeriğiyle Persepolis çok başarılı bir film. Yılın en iyilerinden olduğuna şüphe yok. ‘Yaşamın Kıyısında’yla birlikte seyredip iki yönetmenin, Batı’dan Doğu’ya bakışlarındaki farklılar ve benzerlikler üzerine fikir jimnastiği yapmak da keyifli bir seçenek olabilir. Her halükarda kaçırmayın.