TARİH: 24 Mayıs 2008
GAZETE/DERGİ: Birgün
İki güzel kadın, bir yakışıklı erkek, güzel kostümler ve görkemli mekânlar görmek ve çok sıkıcı olmayan kız kardeş rekabeti seyretmek yeterliyse, Boleyn Kızı işinizi görür. Boleyn Kızı kadın okurlara yönelik pembe romanlar ya da mini televizyon dizileri tadında bir film. Soylu bir ailenin reisinin yani Sir Boleyn’in, kayınbiraderinin de yardımıyla kızlarını Kral VIII. Henry’ye (Eric Bana) pazarlamasını ve bu süreçte kızların başına gelenleri konu alıyor. Boleynler soylular ama maddi açıdan zor durumdalar. Kral Henry’nin derdi ise karısının bir erkek çocuk doğurmamış olması. Tabii bugün bile olduğu gibi, o gün de çocuğun cinsiyeti kadına bağlı bir şey sanılıyor. Hayal kırıklığı içindeki kralın başka kadınlara yöneleceği tahmininde bulunan Boleynler haklı da çıkıyorlar.
Boleyn kızları kendilerine kalan dar alanda kadınlık sanatının iki ayrı türünü icra ediyorlar. Küçük kız Mary (Scarlett Johansson) mülayim, ezik kadını oynayarak klasik kadınlık kalıpları içinde kalıyor. Babası onu kime verirse, ona aşık olduğuna kendi kendisini de inandırıyor. Kaba saba bir tüccarın eşi de olsa, kralın metresi de olsa hayatından memnun olmaya ve sevildiğine inanmaya çalışıyor.
Büyük abla, filme de adını veren ‘diğer Boleyn kızı’ Anne (Natalie Portman) ise çok daha iddialı bir kadın. Anne kralın metresi olmayı kabul etmiyor ve kraldan, karısından boşanıp, kendisiyle evlenmesini istiyor. Bu süreçte karşısına kim çıkarsa, ister kralın karısı Katherine (Ana Torrent), ister kendi kız kardeşi olsun ezip geçmeye kararlı olduğunu da gösteriyor. Katherine kızlara ‘Boleyn orospuları’ derken de çok da haksız gelmiyor doğrusu. Ama kadına ayrılan mücadele alanı sadece cinsellikse, yapabilecekleri başka bir şeyleri yok onların da.
Ama ipler sonuçta iktidarın tepesindeki kralın elinde ve Anne ipinin her an çekilebileceğinin farkında çünkü kendisi gibi başka iddialı kadınlar da var sarayda, Jane Seymour misali.
Boleyn Kızları’nın tarihe bakışında gerçekçilik veya karakterlerinde psikolojik derinlik filan aramak boşuna. Ama iki güzel kadın, bir yakışıklı erkek, güzel kostümler ve görkemli mekânlar görmek ve çok da sıkıcı olmayan bir kız kardeş rekabeti seyretmek yeterliyse, Boleyn Kızı işinizi görür.