TARİH: 27 Ekim 2012
GAZETE/DERGİ: Birgün
GAZETE/DERGİ: Birgün
Bahman Ghobadi, Abbas Kiyorastami’nin asistanlığını yaptıktan sonra 2000 yılında “Sarhoş Atlar Zamanı” (ŞAZ)filmiyle İran Kürt sinemasının öncüsü oldu. ŞAZ, Kürtçe çekilen ilk İran filmiydi ve Cannes’da Altın Kamera ödülü alarak büyük bir başarı da elde etti. Ghobadi sonraki filmleri Kaplumbağalar da Uçar (2004) ve İran Kedileri Hakkında Kimse Bir Şey Bilmiyor’la (2009) da uluslararası ödüller kazandı. Fakat “İran Kedileri…” Gobadi için bir şeylerin sonunun geldiğini belli ediyordu. İran’da, İngiliz müzik dergisi NME okuyan, gizli gizli indie rock yapmaya çalışan gençlerle ilgili bir filmin İslam rejiminin hoşuna gitmeyeceği açıktı. Gobadi de birçok meslektaşı gibi tehditler almaya başlayınca, daha önce Mahmalbaf’ların da yaptığı gibi ülkeyi terk etti. Kalanların başına da Cafer Panahi gibi film yapma yasakları, ev hapsi gibi cezalar geldi, gelmeye devam ediyor. İran’ın başında daha evvelden de berbat bir rejim vardı. Ama Persopolis’te (Marjane Satrapi) de gördüğümüz gibi intikamcı, kindar İslamcıların kurduğu rejim eskisini bazı açılardan aşmayı da başardı. Eskiden hapis cezasıyla kurtulmaları mümkünken, birçok aydın meydanlarda asıldı.
Artık sürgünde yaşayan bir yönetmen olan Gobadi, İran’ı İslam devriminin hemen öncesinde terk eden İran’ın efsanevi oyuncularından Behrouz Vossoughi’yle birlikte çalışma fikrinin, “Gergedan Mevsimi”nin başlangıcında yer aldığını söylüyor. Film, hem yazar hem de yönetmenin yaşadığı sürgün deneyimiyle ortak yanları olan bir başka hapis ve sürgün hikayesini konu alıyor ve yine bir sanatçının, bu kez İranlı bir şairin yaşadıklarından yola çıkıyor.
Gergedan Mevsimi’nin Ghobadi’nin eski filmleriyle ortak yanları da var, farklı bir anlatımı da. Öncelikle filmin isminde yine bir hayvan ismi var: Atlar, kaplumbağalar ve kedilerden sonra bu kez gergedanlar var sırada. Ghobadi, bu konuda havyanları insanlardan daha çok sevdiğini, onları sinema salonlarına davet edemediği için, isimleriyle sinemalara taşıdığını ama ismin de elbette bir şeyler ima ettiğini ve seyircinin bu konuda düşünmesini istediğini söylüyor. Gergedanlar belki Ionesco’nun “Gergedanlar”adlı oyununa (ki faşizmin yükselişinden söz eder) bir göndermedir, belki soyu tükenmekte olan bir türe işaret etmektedir, belki de kalın bir derinin altındaki kırılganlığa, bilemiyorum.
“Gergedan Mevsimi” Ghobadi’nin gerçekçi diye nitelendirilebilecek diğer filmlerinden, sembolizmi, şiirselliği ve çizgisel olmayan kurgusuyla ayrılıyor. Sahel (Behrouz Vossoughi)İslam devrimin öncesinde İran’da ünlü bir şair; karısı Mina (Monica Bellucci) ise zengin bir ailenin (yüksek rütbeli bir subayın kızı olduğunu söyleyen yazılar da var ama ben filmde bunu fark etmedim) kızı. Mina’nın özel şoförü (Yılmaz Erdoğan)Mina’ya saplantılı bir şekilde aşık. Şoförün, tehlikeli bir şekilde araba kullanmasının ardından, Mina’ya bu sırrını açması fena halde dayak yemesiyle sonuçlanıyor. Devrimden sonra kartlar yeniden karılıyor ve bu kez şiddet uygulama sırası şoföre geçiyor. O da elinden geleni ardına koymuyor. Rejim karşıtı olarak görülen Sahel 30 yıl hapse mahkum ediliyor. Karısı Mina da işbirliğinden 10 yıla mahkum ediliyor. Şoför bu dönemde emniyette önemli bir görevdedir artık. Eski şoför, yeni emniyetçi Mina’ya kocasından boşanırsa özgür kalacağı vaadinde bulunuyor ama kadın kabul etmiyor. Hapisteyken Mina’ya tecavüz de ediyor şoför. Mina uzun süre hapisten sonra serbest bırakılıyor ama kocasının öldüğü söyleniyor. Sahel’in bir mezarı bile var, dinsizler mezarlığında. Kadınla şoförün ilişkisi, Mina istanbul’a gittikten sonra da bir şekilde sürüyor.
Sahel, serbest kaldıktan sonra İstanbul’da karısının izini buluyor. Bu arada tanıştığı iki fahişenin (Belçim Bilgin ve Beren Saat) şoförlüğünü yapmak da Sahel’e düşüyor. Sonra kader bir Yunan trajedisi sahneliyor Sahel’e. Daha fazla konuya girmeden burada keseyim.
“Gergedanlar Mevsimi”nin anlattığı trajik öykü, eğer filmin şiirselliği sizde bir etki yaratırsa işleyebilir. Şiirle arası çok iyi olmayan bende ise ne yazık ki pek etkili olmadı. Ghobadi belli ki Tarkovski ve Nuri Bilge Ceylan çizgisinde bir film yapmak istemiş. Sahel karakterini filmde neredeyse hiç konuşturmamış. Sembollere boğulmuş, fazlasıyla karmaşık kurgusu olan bir film çıkmış ortaya. Ama siz kendi kararınız kendiniz verin ve filmden ilginizi esirgemeyin.