TARİH: 6 Ağustos 2011
GAZETE/DERGİ: Birgün
Geçtiğimiz hafta “Bizim Büyük Çaresizliğimizin” (BBÇ) yazarı Barış Bıçakçı ile dolaylı bir iletişimimiz oldu. “Nabokov’un Lolita’sından Günümüze” başlıklı yazımda BBÇ’deki bir cümleyle Lolita’daki bir cümle arasındaki benzerliğe dikkat çekmiştim. Kitaba yeniden bakarken sadece o cümleyi aramıştım ve öncesinde ne olduğunu tekrar okumamıştım. Oysa söz konusu cümlenin hemen öncesinde zaten o cümlenin başka bir kitapta bir benzeri olduğunu söylüyormuş yazar. Lolita’nın ya da Nabokov’un adını vermemiş ama kendi cümlesinin de başka bir kaynağı, öncülü olduğunu belirtmiş. Bu bilgi ışığında bakınca, söz konusu yazıdaki kimi cümlelerim manasızlaşıyor. Dikkatsizliğimden dolayı Barış Bıçakçı’dan ve sizden özür dilerim.
“Yaşamın Ritmi” adlı filme ilişkin yazımda da eksik bıraktığım bir konu var. Filmin orijinal adı “Sound of Noise”, “Gürültünün Müziği” ya da “Gürültünün Sesi” olarak tercüme edilebilir. “Yaşamın Ritmi” bayağı alakasız bir çeviri olmuş. “Noise” sözcüğünün “gürültü” dışında bir anlamı daha var. “Noise” bir müzik türünün de adı. Konu müzik olduğuna göre “noise”u bu bağlamda da düşünmek gerek. Filmi tekrar biraz hatırlayalım. Sanna adlı konservatuar öğrencisi, konser salonunun yangın tertibatını çalıştırmak gibi bir eylemi müzik projesi olarak sunduğu için okuldan atılır ve egemen kültüre savaş açar. Olmadık ortamlarda, müzik enstrümanı olmayan enstrümanlarla korsan eylem/konserler düzenler. Fakat filmin bende yarattığı en büyük hayal kırıklığı bu konserlerde ortaya çıkan müziğin hoş ama bayağı konvansiyonel, bayağı sıradan, ritmik bir müzik oluşuydu. “Noise”la alakası ancak uzaktandı bu müziğin (endüstri araçlarını kullanması nedeniyle “endüstriyel müzikle” ve dolayısıyla noise’la uzaktan akraba olduğu söylenebilir, o kadar) . Popüler müzik listelerinde yukarılara çıkan birçok hip-hop’çunun yaptığı müzik açıkçası buradaki güya “anarşist” müzikten kat be kat avangard, kat be kat daha karmaşık. “Noise” müziğe örnek aramak istiyorsanız mesela “Merzbow” dinleyin. Farkı duyacaksınız. Keza filmdeki müziğe atonal demek de doğru değil. Kısacası Sanna ve arkadaşlarının yaptığı müziğin hiçbir aykırılığı, hiçbir şoke edici yanı yok. Yıllardan beri, bırakın avangard müzik dünyasını, popüler müzik aleminde bile çok daha aykırı işler yapılıyor. Sanna ve arkadaşlarının müzikal anarşistliği tamamen havada kalıyor ve filmin adındaki “noise” kavramı bir yere oturmuyor. Tabii bir de şu var, filmde duyduğumuz müzik belli ki stüdyoda kaydedilmiş ve o ortamlarda yapılır gibi gösterilen müzikle uzaktan yakından alakalı değil.
Filmdeki sulandırılmış aykırılık hali sadece yapılan müzikle de sınırlı değil. Filmin tümünde bu “sulandırılmış”lık var, konvansiyonellik müzikle sınırlı değil. “Yaşamın Ritmi” hoş bir film ama taşıyamayacağı anlamlar yükleniyor üzerine. Tom Hanks’in Larry Crowne’ında bile bir miktar finans sistemi eleştirisi vardı. Bu filmdeki düzen (kültürel/ekonomik) eleştirisi yok değilse de, çok kapsamlı da sayılamaz.