TARİH: 17 Kasım 2012
GAZETE/DERGİ: Birgün
Amerikan sinemasında bağımsız yönetmen deyince ilk akla gelen isim John Sayles’dir demek abartılı olmaz. Sayles ayrıca Amerikan sinemasındaki en sol damarlardan birini de temsil ediyor. Amerika’nın iç ve dış suçlarıyla ilgili filmler yapıyor. “Matewan”da maden işçilerinin grevinin şiddetle nasıl kırıldığını anlatır, “Amigo”da ise Amerika’nın Filipinler’de işlediği suçları. Sayles Malatya’da bir master class verdi, ayrıca kendisiyle bir röportaj yapma fırsatını da buldum. Bu röportajı daha sonra uzun haliyle yazmak istiyorum. Ama birkaç başlık vereyim şimdiden. Sayles psikoloji okumuş, oyuncu olarak sinemaya girmiş, sonra da piyasaya senaryo yazmaya başlamış. Sayles’in hayatını kazandığı mesleği şimdi de senaristlik. Bugüne kadar 100’e yakın senaryo yazmış. Kısacası o bir sinema emekçisi. Kendi yazıp yönettiği filmlerden ise geçinmesi söz konusu değil. Ki bugüne kadar 18 film yapmış. Senaristlerin greve gitmesi ise Sayles’in roman yazarı kimliğini devreye soktuğu dönemlere dönüşüyor. Sayles bu “tatillerde” boş durmayıp, roman yazıyor. Grevler konusunda da ilginç görüşleri var. Sermaye, işçilerin greve gitmesini istediği zaman greve gitmemizi zorluyor ve sağlıyor diyor. Sonuçta senaryo yazarları grevinin yine de az da olsa bazı kazanımları olduğunu, gitmeseler daha da zararlı çıkacaklarını düşünüyor. Sayles konuşurken kültür emperyalizmi gibi, bugün Türkiye’de ağzımıza alsak dinozorlukla suçlanacağımız kavramları kullanıyor. John Sayles’i Malatya’ya getirmek, festivalin yaptığı en iyi şeylerden biriydi.