TARİH: 14 Kasım 2009
GAZETE/DERGİ: Birgün
Güneşteki patlamalar, tarih 21 Aralık 2012’ye yaklaştıkça şiddetlenir, yer kabuğu parçalanmaya başlar ve batan dünyanın ardından geriye ABD başkanı kalır!
Geçen hafta gösterime giren ‘Yasak Bölge 9’ Güney Afrika’da geçiyordu ve orta sınıfın sınıf düşmesini, ötekileşmesini anlatıyordu. ‘2012’ Güney Afrika’da geçmese de orada son buluyor ve bu sefer sınıf düşmekten ziyade öbür dünyaya düşenler sadece orta sınıf değil, bir milyar Euro’nun altında parası olan herkes. Bu da neredeyse bütün dünya nüfusuna denk geliyor. Çünkü kriz tam anlamıyla global bir kriz.
Ama ekonomik değil, fiziki bir kriz. İki filmde de ekonominin adı geçmese de, söz konusu olan krizler ve tehlikeler ekonomik tehlikeleri, yaşadığımız büyük krizi simgeliyor. İki film de böyle düşünmemiz için yeterince malzeme sunuyor ve tabii ki iki film de bugünün dünyasına sesleniyor ve ondan ilhamını alıyor.
DEPREMLER, PATLAMALAR, TSUNAMİLER…
‘2012’ insan eliyle yapılmamış bir çevre felaketini anlatıyor. Mayalar yüzyıllar önce dünyanın sonunun 21 Aralık 2012’de geleceğini saptamışlarmış. Güneşteki patlamalar bu tarihe yaklaştıkça giderek şiddetlenir ve bu patlamalardan uzaya salınan bir takım parçacıklar dünyanın merkezindeki lav kütlesiyle etkileşime geçer.
ABD Başkanı, G-8 zirvesini toplar, Sarkozy, Berlusconi ve Merkel benzerlerine durumu açıklar: Bildiğimiz anlamıyla dünyanın sonu gelmektedir. Dışarıda tabii ki bir Hollywood filminde gösterilmesini beklediğimiz gibi vandalca şiddet eylemleri yapan protestocular da tabloda yerlerini almıştır. Sonunda yerkabuğu parçalanmaya başlar. Depremler, volkanik patlamalar, heyelanlar ve tsunamiler birbirini izler.
Sonra öğreniriz ki, bu toplantıdan bir karar çıkmıştır ve dört adet devasa gemi inşa edilmiştir. Bu gemilere binmenin fiyatı ise 1 milyar Euro’luk biletleri almaktan geçmektedir. Bu kararlardan haberdar olan ABD başkanı yine de tam bir gönül adamı olarak resmedilmeyi başarır.
Batan dünyayla birlikte kalır gerçek bir kaptan olarak. İş işten geçtikten sonra da olsa halkın bilgi edinme hakkını düşünür falan. Sürekli kaygılı bir baba edasıyla fısır fısır konuşur. Diğer liderler pıllarını pırtlarını toplayıp gemilere binerken o gözü yaşlı çocuklara şefkatli elini uzatır. Tam bu G-8 zenginleri (ABD başkanı hariç) yoksulları sattı derken, o da ne? Yine bir ABD’li, muhtemelen başkanın halefi ve müstakbel damadı duruma el koyar. Onun “insanlık öldü mü?” tarzı söylevi karşısında Merkel filan göz yaşları içinde gemiye halktan bir miktar adam almayı kabul eder. Aslında gemiye son anda girenlerin çoğunun yine de bilet almış ama arızalı gemiyle yola çıkamamış olan zenginler olduğu el çabukluğuyla ört bas edilir.
GELECEK: GÜNEY AFRİKA!
Mesaj: Siz G-8’e güvenin dünya halkları, onlar bencil görünseler de yine de sizi kurtaracaktır! Global krizden yine onların, Sarkozy’lerin, Merkel’lerin, Obama’ların önderliğinde çıkacağız! Gemiler, tek ayakta kalan kıta olan Afrika’ya, orada da bula bula Güney Afrika Cumhuriyeti’ne yönelir. Ne de olsa orada da beyaz bir uygarlık var ve gelecek ne yazık ki Güney Afrika olacak, ‘Yasak Bölge 9’un yönetmeninin dediği gibi.
Filmin sadece görsel efektlerden oluştuğunu, aksiyon seyredenlere hitap ettiğini, bir mesaj filan içermediğini yazan bir sürü eleştirmen var. Hollywood yapımcıları bu eleştirmenlerden çok daha akıllı maalesef. Böyle büyük filmler her zaman ağır bir ideolojik misyon da taşırlar. Tabii ki sistemin belkemiğini oluşturan orta sınıf aile de bu filmlerde önemli bir rol edinir. Film dağılmış bir ailenin yeniden toparlanmasının, babanın çocukları üzerindeki otoritesini yeniden tesis edişinin de hikâyesidir aynı zamanda.
Filmin mesajı ve görsel efektleri yerli yerinde ama gerisi bazı ABD’li eleştirmenlerin de görmeyi başardığı gibi fazla salakça. Bu kadarını onlar bile tespit ve teslim ediyor. Yoksa o eleştirmenler de yapımcılarla aynı gemideler ve benim gibi salaklara oradan el mi sallıyorlar?